Herkes masumdur, herkes iyi
kalplidir, herkes yardımseverdir, herkes iyiyi düşünür… Madem bizler bu kadar
iyiyiz neden dünyayı kötülük kaplamış, neden hep kafamızı kaldırdığımızda
gökyüzü kapkaranlık… Şişko, göbekli fabrika patronlarının o bacalardan çıkarttıkları
hırsların karanlığı kaplamış gökyüzünü…
Dünyaya o kadar dalmışız ki bir
çiçeğe bile baktığımızda “Yaratan ne
güzel yaratmış.” Deyip geçmek yerine, kopartıp sevgilimize veriyor ve onun nefsanî
şehvetine katkıda bulunuyoruz. Herkes kendi nefsini alıp yargılamalıdır.
Gerçekten iyi miyim acaba? Düşünelim; hiç mi bir çocuk kapının önünde ses yapıyor
diye bağırıp kalbini kırmadık, hiç mi anne-babamıza ses yükseltmedik, hiç mi
sevgiliyi yanlış anlayıp kızmadık? Hiç miler o kadar uzuyor ki kendim bile
korkuyorum…
Düşünün ki; âlemdeki her şey
Allah(C.C.)’ı zikretmektedir. Bir ağaç, bir çiçek, bir hayvan… Sevgilinize
vermek için kopartıp öldürdüğünüz bir çiçeğin katili olduğunuz kadar, zikrini
de böldüğünüzü düşündünüz mü?
Sokak da sizden yemek istediği
için yaklaşan kedi veya köpeğe tekme atıp kovduğunuzda aç kalanların halini hiç
düşündünüz mü ya da aç kaldığınızda kendinizi?
Afrika gibi açlık ve sefalet ile
yaşam savaşı veren insanların olduğunu bile bile hiç ihtiyacın olmayan bir
elbiseye verdiğin parayı düşündün mü ya da “fazla
geldi yiyemiyorum.” Diyerek çöpe attığın yemeği? Kelam-ı Kadim olan
Kur’an-ı Kerim’in İsra Suresi 26-27. Ayetlerinde şöyle buyuruyor Rab’imiz: “Yakınlarına,
yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma. Çünkü savurganlar
şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.”
Çağımızın en meşhuru olmuştur
yardım dernekleri… Özellikle de Mübarek Ramazan ayında iki kat faaliyet
içindeler… Kafanızı kaldırıp baktığınızda medya da reklamlar, sokaklarda
afişler; “Afrika’ya yardım, fitrem
Afrika’ya, Afrika açlık çekiyor v.s…” hep düşünmüşümdür. Bu Afrika insanı
sadece Ramazan’da mı aç? İnşAllah öyledir ve yardım yapanların yaptığı
yardımlar ihtiyacı olanlara, gerçekten aç olanlara ulaşıyordur…
Yardım yapanlar demişken; birçok
insan eline telefon alıp bir mesaj atıyor ya da daha fazla geliri olanlar
hesaplara para yatırarak yapıyor yardımını(Allah(C.C.) onlardan razı olsun) ama
kimileri de var ki bunlar şu en başta bahsettiğimiz şişko, koca göbekli patronlar…
Medyaya baktığınızda hep gündemdedirler ve manşetler belli; “Şu şirketin patronu bu derneğe şu kadar
yardım yaptı, Şu hocamızda bilmem kaç bin Türk Lirası yardım geldi v.s…”
uzayıp giden bu manşetlerden sırf Allah(C.C.) rızası için samimiyet arıyorum
ama bulamıyorum. Pek de konuşmak istemiyorum zan olmasın diye ama gelin görün
ki göz önünde yapılan, medya da üstelik de yandaş medya da, yani şu hep onların
haberini veren, onları savunan, “o ne
derse doğrudur” diyen medyada yapılıyor olması da sanırım ortada zan
bırakmıyor…
İşte onlar asıl vicdansız
olanlar… Çünkü vicdan sömürüyorlar. İnsanların içlerindeki vicdan muhasebesinde
terazinin dengesini bozmayı amaçlıyorlar. Şahsi çıkarları için, reklam
giderlerini azaltmak için böyle davranıyorlar belki de… Halkımızın çok sevdiğim
tarafından yani saflığından faydalanıyorlar. Her şeyi güzel ve doğru düşünen
halkımız medyanın dediği ve yaptığı her şeyi doğru buluyor. Şunu hiç düşünen
yok! Her hangi bir ayda sevişme sahneleriyle dolu filmler verip kitleleri televizyon
başına mahkûm eden zihniyet Mübarek Ramazan ayında birden evliya kanalı olu
veriyor…
Vicdanlı olmak için; sevmek
gerekir her şey, herkesi sevmek gerekir, dostu da düşmanı da… Çünkü H.Z.
Muhammed(S.A.V.) sevmek konusunda şöyle buyurmuştur: "Canım kudret elinde olan
Allah(C.C.)'a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde
birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!"
(Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et'ime 45; İbni Mâce, Mukaddime 9) İmanlı olmak
için önce sevmek gerekir. İnsan sevdiğine gösteriş için iyi davranmaz,
gerçekten iyi olduğu için kalpten severek ve isteyerek iyilik yapar, iyi
davranır. Asla “Ben sana bu iyiliği
yaptım.” Dercesine davranmaz. Yaptığı iyiliği ve yardımı gösteriş yapmak
için yapmaz. Kişinin amacı daha az bir giderle reklam yapmak ve şirketinin
müşteri portföyünü arttırmak değil, Allah(C.C.)’ın rızası olmalıdır.
Vicdanlı olmak için; her şeyi
sevmeli ve onun gönlüne saygı göstermeliyiz bir karıncaya bile… Bir gün İmam-ı
Şüreyk(K.S.) sofranın üzerinde bir karınca görür. Onu eline alıp yere bırakır
ve takip etmeye başlar. Karınca yavaş yavaş yuvasına doğru gider. Tam üç
kilometre yol gittikten sonra yuvasına girer. İmam-ı Şüreyk(K.S.) her gün üç kilometre
yol yürüyerek o karıncanın yuvasının etrafına un bırakır. Görün ki; iyi bir
insan olmak için, gerçekten vicdan sahibi olmak için bir karıncanın gönlüne
dahi böylesine saygılı olmak gerekir.
İman için vicdanın, iyiliğin ve
Allah(C.C.) Aşkının kalbe yerleşmesi, orada katılaşması gerekir. Her dil ile
Müslüman’ım demek, Kelime-i Şahadet getirmek iman etmiş olmak demek değildir.
Bu konu hakkında Kur’an-ı Kerim’in Hucurât Suresi 14. Ayetinde şöyle
denmektedir: “Bedeviler "iman ettik" dediler. De ki:
"Siz iman etmediniz, lâkin "İslâm olduk, size inkıyad ettik"
deyiniz. Zira iman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah(C.C.)'a ve
resulüne itaat ederseniz, sizin emeklerinizden hiçbir şeyin mükâfatını
eksiltmez. Yaptığınızı zayi etmez. Gerçekten Allah(C.C.) gafûr ve rahîmdir
(mağfireti, merhamet ve ihsanı boldur).”
Vicdanı,
iyiliği, saflığı ve güzelliği tekrar tefekkür ediniz. Çünkü Allah(C.C.) Kelam-ı
Kadim’inde der ki “…Ne kadar az düşünüyorsunuz!” (Mümin Suresi 58. Ayet)
09.08.2012
Engin
DİNÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder