Kıtlık çekilmekteydi yemek yemek
isteyen H.Z. Ömer(R.A.)’ın önüne güzel güzel yemekler getirilince “Bunlar
da nedir böyle?” diye sordu. Bunun üzerine yemeği getiren oğlu “Açsın
günlerdir düzgün bir şey yemiyorsun, çok zayıf düştün baba…” dediğinde H.Z.
Ömer(R.A.) hışımla ayağa fırlar ve “Bunları halk yesin bana biraz ekmek ve yağ
getir. Halifeyim diye bana bunu yemek düşmez…” Diye buyurdu.
Adalet dediğimiz şey artık
günümüzde sıfır hatta sıfırında altında… Hırsızlık, soygunculuk, harama tama
etme almış başını gitmiş. Hiç kimse bir başkasının hakkını gözetmiyor. Karnını
doyurmak için hiç acımadan başka kişinin lokmasını elinden alabiliyor. Bunun en
büyük örneğini de yıllardır açlık ve sefaletle savaşan Afrika ülkelerini
gösterebiliriz. O ülkelerin bir kısmı açlık ve sefalet ile sürünürken bir kısmı
özellikle de yönetici kısmı lüks içinde bir yaşam sürüyorlar.
H.Z. Ömer(R.A.) Medine'de deve
pazarında gezerken çok iri ve besili develer gördü. Oradakilere sordu: "Bu
develer kimin?" Cevap
verdiler. "Ya! Ömer o develer senin oğlunundur." Bunun üzerine oğlunu yanına çağırdı ve dedi
ki: "Bu
develer neden böyle besili neden böyle kilolu?" Oğlu: "Baba
onlar otladı ve beslendiler bu yüzden kilolular..." H.Z.
Ömer(R.A.): "Bunları besleyen çobanlar bu develer H.Z. Ömer'in oğlunun deyip
çok besletti değil mi?” Oğlu: "Benim bir suçum yok baba..."
H.Z. Ömer(R.A.): “O develer satılacak ve sadece hakkın olanı alacaksın artan kısmı
müminler arasında pay edeceksin çünkü bu develer onların develerinin yemesi
gerekeni yemiştir..."
İşte o adaletin simgesi: H.Z. Ömer(R.A.)
Devletin yöneticisi ve
halifesiyken bile kendisine karşı bir öncelik sağlanmasını istememiş, kimsenin
hakkını göz dikmemiş, her kulun hakkını göz etmiştir. Gelin görün ki bu gün
ülkemizin başta yöneticileri yukarıdan aşağıya doğru nasıl bir damla hak yerim
diye bakıyor…
Vekillerin torpillerli,
referanslar, haksız kazanç, adaletsizlik, haksız ticaret v.s…
Çok görüyorum! Bir cemaate girip
de oradaki kişiler kanalıyla kamu görevlisi olmak için çabalayanı ya da terfi
alma çabasında olanı… Koltuk ve makam sevdası için o yeri hak edenlerin
haklarını gasp edenleri… Hele ki bunları yapanların “cemaatçiyim ben” demeleri yıkıyor beni… İslam’ı seçip Allah(C.C.)’a
ulaşmak için o yolda yürüdüğünü iddia ederek bir cübbe, bir sarık, bir çarşaf
giyerek elindeki tespihlerle Rab’i anarken bile sayının hesabını tutan ticaret
ehilleri yıkıyor beni…
Bu devirde bize bir sen lazımsın
Ya! Ömer(R.A.)… Torpil yapmayı, haram yemeyi, makamını rant için kullanmayı
bile helal sayanların yaşadığı bu devirde, senin gibi bir adalete ihtiyacımız
var Ya! Ömer(R.A.)…
Adaletin simgesi gözlerine bez
bağlanmış elinde bozuk teraziyle duran bir Yunan Tanrıçası değil sen olmalısın
Ya! Ömer(R.A.)…
H.Z. Ömer(R.A.)'in oğlu
hastalanmıştı. Doktora götürdüler. Doktor ise Yahudi idi. Yahudi “Bakalım
halife kendi oğluna da Allah(C.C.)'ın emrini tatbik edecek mi?” diye, H.Z.
Ömer(R.A.)'in oğluna sarhoş edici bir madde içirdi. Onu ilâç zannederek içen
halifenin oğlu kendinden geçtikten sonra, yahudinin teşvikiyle kızına da zina
etti. Muradına eren Yahudi sokağa çıkıp: “Ömer'in oğlu benim kızıma zina etti, diye
bağırmaya başladı. “ Dedikodu her tarafa yayılıyordu. H.Z. Ömer(R.A.),
meseleyi tahkik ettirdiğinde hakikaten oğlunun Yahudinin kızına zina ettiğine
kanaat getirdi ve yüz sopa vurulmasına karar verdi. H.Z. Ömer(R.A.): “Zina
eden benim oğlum olduğu için sopayı ben vuracağım.” dedi ve seksen sopa
vurunca oğlu öldü. Yirmi sopa da oğlunun ölüsüne vuran halife, ağlamaya
başladı. Diğer ashap: “Ya Ömer ağlama, şeriatın emridir.” diye
teselli etmeye başladıklarında O(R.A.) “Ben oğlum öldü diye ağlamıyorum. Ben sopayı
ona vururken acaba içime babalık merhameti doğdu da, yavaş vurdum mu diye
ağlıyorum. Eğer öyle oldu da, yarın Allah(C.C.) bana bunun hesabını sorarsa ne
cevap vereceğim diye ağlıyorum.” dedi.
19.08.2012
Engin DİNÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder