Yıllardır ABD ile
müttefik olup, ömrü katletmek ve ırkçılık ile geçmiş AB kapısında bekliyoruz.
Halk ABD'yi sevmiyor, AB'yi istemiyor. Halk Turan'ı, Türk-İslam Birliği'ni
istiyor. Rusya, Çin, Hindistan'la değil Azerbaycan, Türkmenistan, Pakistan ile
bir birlik çatısında birleşelim istiyor. Biz ırkımızdan ve dinimizden olan
devletlerle birleşince güçlü olamaz mıyız? Bu gücü ve imanı veren; devletlerin
silahı ya da parası mı ki!? İmanımızdan mı şüphemiz var da süper güç denilen Siyonizm
maşası, Tapınak Şövalyelerinin kalıntısı hükümetlerle yönetilen devletlerin
peşinde geziyoruz! Biz, Elhamdülillah milletçe süper gücüz! PKK, DAEŞ, FETÖ'yü ve
benzerlerini ancak birlik devletleri arasına sıkıştırarak yok edebiliriz.
Onların dışarıyla olan kan bağını keserek bitirebiliriz. Pazarlıkla, antlaşma
ile ancak onların kan toplaması için zaman vermiş oluruz oysa onların bitmesi
için kan damarlarına inhibisyon yapılmalı, o damarlar tıkanmalı, kesilmelidir.
AB artık BM gibi, NATO
gibi var ve yoğun arasına sıkışmış bir birliktir. İngiltere, AB'den ayrılarak
yeni planını devreye koyma kararı almıştır. Bu plan Five Stars'ı kurmaktır.
Five Stars; İngiltere, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan'ın bir araya gelerek
oluşturduğu yeni birliktir. Bu birliğin asli amacı dünyayı beş bölgeye bölüp
yönetmek ve sadece kendi içlerinde ticaret yapmaktır. Eğer Five Stars'ın
karşısına yeni ve geniş coğrafyaya sahip bir birlik ile çıkılmazsa Five
Stars'ın yönettiği devletlerden bir tanesi olmak kaçınılmaz olabilir. Öyle ki
Five Stars'ın yönetimine girip de kendimizi özgür sanmamız bile mümkündür. Çünkü
beyinleri sadece fitne üzerine çalışan İngilizler bize kendi dinimizi, milli
değerlerimizi satacak ve parasını kendisine götürecektir. Biz ise dinimizi ve
milli değerlerimizi özgürce yaşadığımızı zannedeceğiz. Oysa her geçen gün daha
fakir, daha kültürsüz ama daha çok şükür etmeyi öğrenmiş bir millet haline
getirileceğiz. Şükürden kastım dinimizin bize emrettiği şükür değil, aksine
toplum olarak verdiğimiz emeklerin karşılığını alamamamıza rağmen
aldıklarımızla yetinmemizin istenmesidir.
Sömürgecilik orta çağda
kalmadı. Günümüzde bu sömürü hala devam etmekte ve en fazla maneviyat üzerinden
yapılmaktadır. Zihin kontrolü ve hormon kontrolü ile yapılmakta; kültürel bir
değer yeni nesle "eski, bayat", dini bir değer ise "gereksiz,
cahilce" olarak kabul ettirilmektedir.
15 Temmuz 2016
tarihinde ülkemize ve milletimize karşı yapılan terör saldırısının arkasında
sadece FETÖ’nün olduğuna inanmıyorum. Bu darbe girişiminin ve terör
saldırısının nasıl yapılacağını ve ne şekilde gerçekleştirileceğini
planlayanların Tapınak Şövalyelerinin kalıntısı olan CIA’ın yaptığından, bu
terör saldırısını finanse edenlerin de İngilizler olduğundan yana şüphe
duymuyorum. FETÖ’nün kukla olarak göründüğü fakat arkasında CIA ve İngilizlerin
olduğu bu terör faaliyetinin başarısız olmasından sonra tekrar piyasaya çıkan
PKK ve DAEŞ kaos ortamı yaratma planlarına hala devam etmektedirler.
Milletimizin yüksek onuru ve imanını kırabileceklerine inanmıyorum. PKK ve
DAEŞ’de bu imanı kıramayacaklarının elbette farkındalar fakat yaptıkları bu
terör saldırıları gelecekte yapmayı planladıkları FETÖ’nün darbe girişiminde
olduğu gibi daha büyük terör saldırıları için güç toplamak ve toplumuzun
algısını değiştirmeye çalışmak içindir. Demem o ki, PKK ve DAEŞ yaptıkları
terör saldırılarıyla gelecekte yapmaya kalkışacakları daha büyük saldırılar
için zaman kazanıyor, güç topluyor, finans kaynakları bulmaya çalışıyorlar. Bu
durum karşısında ülkemizi iç ve dış mihraklara karşı savunma görevini üslenen
asker, polis ve istihbaratımızın yüksek teyakkuzda olması gerekmektedir.
40
YILLIK FETÖ YAPILANMASI
FETÖ’nün birkaç yıllık
bir yapılanma olmadığını hepimiz biliyoruz. Yaklaşık 40 yıldır bu ülke üzerinde
emelleri olanlar ve Çanakkale’yi kaybedenlerin finanse edip planladığı bu örgüt
geçmiş günlerin intikamını alabilmek amacıyla kuruldu. Bu gün yaşananları net
görebilmek için tarihimizin önemli olaylarına, önemli dönemlerine ve o önemli
olaylarda rol alan kişilere iyi bakmalı, iyi analiz etmeliyiz.
Çanakkale’de silahı
olmayan ama yüreğinde kocaman imanı olan daha 15’lik yiğitlerle zafer
kazandığımızı gören özellikle İngilizler, Türk milletinin imana ve İslam’a ne
kadar bağlı olduğunu gördüler ve bunu milletimizin bir hassasiyet noktası
olarak kabul ederek ülkemiz üzerindeki yeni emellerini gerçekleştirmede bu
hassasiyeti kullandılar. FETÖ denen yapılanma da işte bu mantıkla yaklaşık 40
yıl önce ortaya çıktı. Bu yapılanmanın tek olduğuna inanmıyorum. FETÖ gibi birçok
yapılanma yine bizim hassasiyetlerimiz kullanılarak oluşturulmuştur. Milletçe
kendi hassasiyet noktalarımızı bilirsek, bu gibi yapılanmaların da masum gibi
görünen oyunlarına kanmaz ve yüksek bir irade göstererek yapılanmaya başlamadan
ortadan kaldırabiliriz.
TAPINAK
ŞÖVALYELERİ VE AMAÇLARI
Birinci Haçlı
Seferi’yle ortaya çıkan ve toplamda 9 kişiden oluşan bu şövalyelerin asıl
amaçlarının dışına çıkmaları büyüyle uğraşmaya başlamalarıyla olmuştur. Büyü ve
karanlık güçlerle uğraşmaya başlamalarıyla kendi dinlerinde de lanetlenen bu şövalyeler
gün geçtikçe sayılarını arttırdılar ve ilk yüz yılda yaklaşık 20.000 üyeye
sahip oldular. Defalarca Hristiyan mahkemelerinde yargılandılar, idam
edildiler, hapse atıldılar. Kudüs’ü koruma görevini üstlenmiş olan ilk ekipleri
de Selahaddin Eyyubi tarafından öldürülmüş ve Kudüs, İslam egemenliğine
girmiştir.
Bugün “Dünya Savaş Haritası”na
bakarsanız Avrupa’da savaş yaşanmamış cephe kalmamıştır. Bu savaşların
sebepleri Tapınak Şövalyeleri ile Avrupa Devletleri arasındaki yüzyıllar
öncesine dayanan davaların intikamıdır. Avrupa’dan yeterince intikam almış olan
Tapınak Şövalyeleri son yüz yıldır İslam beldelerine gözünü dikmiş ve
Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü Fethi sırasında yaptıklarının intikamını almaya
çalışıyorlar. Bu durumun fehametinin de farkında olmalıyız. Tapınak Şövalyeleri
bugün Avrupa’daki birçok devletin yönetim kadrosunda yer alırken, en güçlü
şirketlerin de patronluklarını yapmaktadırlar. Ayrıca CIA adı altında fiziki
varlıklarına da devam etmektedirler. Dini ve kültürel hiçbir inanç ve
hassasiyetleri olmayan bu şövalyelerin bugünkü sayısı milyonlara ulaşmıştır.
Üstelik bünyesine sıradan vatandaş olarak adlandırabileceğimiz kimseyi
barındırmamaktadır.
TAPINAK
ŞÖVALYELERİNİN ÜLKEMİZDEKİ OYUNLARI
En görünür olanının
FETÖ olduğu şövalye oyunlarını coğrafyamızın tarihine bakarak daha net
görebiliyoruz. Tarihte yaşadıklarımızı dikkatli analiz ederek gelecekte
yaşayabileceklerimizi de görebiliriz. Hayal gücümüzü geniş kullanmak ve
aklımıza gelen her şeyi hatta imkânsız gibi görünenleri de imkân dâhilinde kabul
etmeliyiz. Çünkü bu şövalyelerin en büyük özelliği yapacaklarını kamuoyuna
imkânsız gibi göstermek ve değersizleştirmektir. Bunun en belirginini “Artık
darbe mi kaldı?” denmesine rağmen bir darbe girişiminde bulunulmasıdır.
Ülkemiz ve ümmetimiz
üzerinde oyunları ve emelleri olanların bu oyun ve emellere bir şekilde devam
edeceğinden şüphemiz yoktur. Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’in emirlerine
uymadığımız zamanda da bu oyunlara düşeceğimizden hiç şüphem yoktur. Yazımın en
başında da dediğim gibi bizim artık AB’ye girme amacından vazgeçerek Türk-İslam
Birliğini kurma amacında olmalıyız. Velev ki Mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim
de bize Maide Suresi 51. Ayette şöyle emrediyor: "Ey inananlar! Yahudi ve
Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim
onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler
topluluğunu doğruya iletmez." Biz bu emre uyarak kendi milletimiz
ve ümmetimiz içinde birleşmeli, ticari faaliyetlerimizi de kendi içimizde
yapmalıyız. Aksi halde onların gölge oyunlarına bir şekilde kurban olacağımıza
inanıyorum. Ne kadar güçlü bir devlete ve millete sahip olsak da Kur’an-ı
Kerim’in emrinden çıkmamız bize refah değil, felaket getirecek; FETÖ gibi
örgütlerin içimizde olması devam edecektir.
21.08.2016
Engin
DİNÇ