17 Kasım 2012 Cumartesi

Engin DİNÇ - Unutkanlık ve Önlemleri


Gündelik yaşantımızda en çok karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi de unutkanlıktır. Gündelik yaşamın stresi, iş yoğunluğu, ekonomik ve ailevi sorunlarda unutkanlığı tetikleyen etkenlerdir.

Neleri unuturuz?

Her şeyi unutabiliriz. Bir eşyayı koyduğumuz yeri, yakın arkadaşımızın adını, yapmamız gereken işleri, hatta birçok kişi “Eve gittiğimde internetten unutkanlığın önlemlerini öğreneyim.” Diyerek eve geldiğinde yapacağını unutmuş ve daha sonra hatırlayarak bu sayfaya ulaşmıştır.

Neden unutuyoruz?

Unutkanlık ileriki yaşlarda yani 40-50 yaşları üzerindeki kişilerde Alzheimer denilen hastalığın başlangıç aşaması olarak düşünülebilir. Eğer yaşınız daha genç ve unutuyorsanız fakat unuttuğunuz şeyleri birkaç dakika sonra hatırlayabiliyorsanız çok da sorun yok demektir. Ama hiç yok anlamına gelmez. Psikiyatri uzmanı Dr. Hakan Atalay; genç yaşlarda, yani 40-50’li yaşlardan önce kalıcı ve günlük hayatı etkileyen unutkanlıklar yaşanıyorsa; beraberinde keyifsizlik, moralsizlik, konsantrasyon eksikliği, işten kaçınma hali gibi diğer belirtiler varsa, organik bir şey olma ihtimalinin çok daha düşük olduğunu, kişinin depresyonda olabileceğini belirtiyor.

Depresyon Unutkanlaştırabilir

Yaşanılan ani bir olay, trafik kazası, ani üzüntü hali de kişilerde unutkanlığa neden olabilir. Bunun asıl nedeni beynin bir savunma mekanizması geliştirerek yaşadığı olayın zihindeki etkisini azaltarak olayı unutma çabasına girmesidir. Zihin bu savunma mekanizmasını harekete geçirdiği zaman yaşanmış kötü olayın yanı sıra gündelik yaşantıdaki anlarda unutulabilir. Bu sebepten kişi kendisini her zaman depresif olaylara hazırlıklı tutmalı ve olduğunca bu olaylardan uzak durmalıdır.

Travma Sonucu Unutkanlık

Herhangi bir kaza veya hastalık sonucu da unutkanlık olabilir. Bu durumlarda profesyonel yardımlar almak gereklidir. Unutkanlığa neden olan olayın detayına kadar öğrenilmeli ve bu şekilde önlemlerle kişi rehabilite edilmelidir.

Ruhsal Nedenlerden Kaynaklanan Unutkanlık

Gündelik yaşantımızda ailevi sorunlar, birlikte olduğumuz kişilerle aramızdaki bağlar da unutkanlığa neden olan ve dikkat dağınıklığına neden olan etkenlerdendir. İki sevgili arasındaki sorunlar da kişilere unutkanlık olarak dönebilir. Bu durumlarda kişilerin öfkeden uzak durarak yaşanan olayı büyütmeden kısa ve tez çözüm yollarına gitmesi gerekmektedir.

Uykusuzluk Sonucu Unutkanlık

Sağlıklı bir kişinin ortalama 8 saatini uyku ile geçirmesi gerekmektedir. Düzenli ve tam zamanında bir uyku gerekir. Uykusuzluk hakkında Dr. Atalay, “Örneğin uykusuzluk bile konsantrasyon bozukluğu yapabilir ve bu da unutkanlığa yol açar. Kalıcı olursa ve günlük hayatı etkilerse müdahale etmek gerekir” diyor.

Hafızayı Güçlendirme Yolları

Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl ve Dr. Ender Saraç; hafızayı güçlendirmek ve unutkanlığı önlemek için sağlıklı beslenme ve bol su içme, düzenli uyku ve spor, bulmaca çözme, kitap okuma ve müzik dinlemeyi önermektedirler. Zihni açık ve canlı tutmak için her sabah düzenli spor yapmak, düzenli uyku ve kitap okumak yeterlidir. Sağlıklı beslenmenin ve bol su içmek de vücut dengesinin ayarlanmasını sağlayarak unutkanlığın önüne geçecektir. Psikolojiyi rahat tutmak da unutkanlığın önüne geçecektir. Bunun için önerim sözsüz; klasik müzik veya ney dinlemek, karakteri yansıtan kitaplar okumak, asitli ve kafeinli içeceklerden uzak durmak, kahvaltıyı düzenli olarak yapmak ve meyve suyu tüketmektir.

“Unutma ki; hayatta kendinden daha değerli bir şey yoktur.” (E. DİNÇ)

17/11/2012
Engin DİNÇ

11 Kasım 2012 Pazar

Engin DNÇ - Ev alma komşu al


Ey acizler acizi, ey zavallıların en zavallısı; İnsan! Bir amel işleyip de mükâfatını beklemek ne büyük hatadır…
Bizler namaz kılıyor, oruç tutuyor, zekât veriyoruz. Fakat bunları yapmamızın amacı emirleri yerine getirmek ve Allah(C.C.)’ın rızasını kazanmak olmuyor çoğu zaman… Çünkü eğer böyle olsaydı bizlerde itikat sağlam olurdu, kaya gibi...

Türbanla başını kapatıp da dar elbiseler giyen kadın, Ramazan ayını oruçlu geçirip de bayramın ilk günü kerhaneye zinaya giden adam… İşte ben bu kişilerden söz ediyorum, bu kişiler biziz; bizim içimizdeler, varlar…

Peşinci aciz insan bir ibadeti bile yerine getirdiğinde hemen karşılık bekliyor, hemen duaları kabul olsun istiyor, hem de hep faniyet dolu o duaları… El açıp da “Allah(C.C.)’ım bana ev ver, araba ver, sağlık-sıhhat ver, eş ver, koca ver…” demeyen kaçımız var?

İşte bizler ne kadar da dünya kokuyoruz…

Oysa itikat sahibi bir Müslüman ellerini açıp dua ettiğinde; “Rabbim sen bana hayırlı olan neyse onu ver. Muhakkak ki ben nasibimden fazlasına sahip değilim, sahip olamam.” Demelidir. Dünyalık ya da ahretlik bir istekte bulunmak Allah(C.C.)’a dost olmayı isteyen birisi için uygun değildir. O Allah(C.C.) dostunun tek dileği vardır ki o Allah(C.C)’ın rızasını kazanmaktır.

Allah(C.C.) dostları; Sıddıklar. Asla dünyalık ve ahretlik dilekte bulunmazlar. Onlar için dünya bir “Hiç”tir. Cennet onlar için bir harabe, Cehennemse kül yığınından ibarettir. Ne Cennet’e girmek için çırpınır ne de Cehennem korkusu güderler. Onların tek istekleri Allah(C.C.)’ın rızasını alarak ahrete intikal ettiklerinde sadece O(C.C.)’nun cemaline mazhar olmaktır.

Bu konu hakkında Abdülkadir Geylânî şöyle buyuruyor: “Ev alma, komşu al.”

Günümüzde bir ev sahibi olmak isteyen kişinin önce mahallede kimler yaşıyor baksın diye söylenilen bu söz asıl anlamını kaybettirilmiş. Oysa Abdülkadir Geylânî el Fethu’r Rabbânî adlı eserinde yer alan sohbetlerinde bu sözü kullanarak bizlere şöyle öğütler veriyor: “Bir amel işleyip karşılığını istersen mükâfatın yaratılmış ve geçici şey olur. Sırf Allah(C.C.) rızası için işlediğin amellerin karşılığı ise O(C.C.)’na yakın olman ve cemalini seyretmendir. Öyleyse sen, hiçbir amelin için bir karşılık bekleme. Dünya, ahret ve Allah(C.C.)’ın dışındaki bütün şeyler O(C.C.)’nun yanında nedir ki? Sen nimeti değil, nimet vereni iste. Ev alma, komşu al. Her şeyden önce var olan, her şeyi var kılan ve her şeyden sonra var olacak olan O(C.C.)’dur.”

11.11.2012
Engin DİNÇ

7 Kasım 2012 Çarşamba

Engin DİNÇ - Lâşey


O(C.C.) vardır diyemeyiz, aynı zamanda O(C.C.) yoktur da diyemeyiz. Çünkü her şey zıttı ile bilinir. O(C.C.) yok olmaz ki var olsun, var olmadı ki yok olsun. İnsan bu dünyada bir varlığa sahip olduğu için yok olma özelliğine de sahiptir. Hatta bu âlem de var olmuştur ve var olma özelliğine sahip olduğu içindir yok olma özelliğine de sahiptir. Fakat Allah(C.C.) bu özelliklerin her birinden münezzehtir. O(C.C.) bir bedene, fiziğe, kan ve irine sahip değildir, böyle bir fiziğe sahip olmadığı içindir ki yok olmaz. Oysa insan başta olmak üzere tüm âlem bir fiziğe sahiptir. İnsan, hayvan, ağaç, kaya, su v.s. her bir maddenin bir fizyolojisi vardır. Fakat Allah(C.C.) böyle bir fiziğin ötesindedir. O(C.C.) böyle bir fizikten münezzehtir. Böyle bir fiziğe kıyasla O’nun fiziği bu âlemde yoktur.

Öyle ki; yaşadığımız hayat bir lâşeydir. Yani bir Hiç’tir. Çünkü asıl olan âlemin yani ahretin ya da Rabbul âlemin var olduğu ve hayatta olduğu o âlemin bir gölgesidir. Tıpkı öyle ki akşam yolda yürürken arkanızdan vuran ışık yere sizin benzeriniz bir gölgeyi yansıtır. O gölge nasıl cansız, tensiz olmasına rağmen hareket halindedir. İşte yaşadığımız âlemde gerçek âlemin bir yansımasıdır; cansız, manasız ve asıl yaşamdan uzaktır fakat hareketli...

Allah(C.C.) insanı yaratıp Cennet’e koyduktan sonra bir sınava tabi tutmuş ve insanoğlu bu sınavdan başarısızlıkla çıkmıştır. Bunun üzerine yaşadığımız âlemi yaratmış ve insanı bu âleme göndermiştir ki bu bir nevi cezadır. Keza Hakk’ın yanında bir yaşam sürebilecekken sınavdan başarısız olmuş bu âleme gönderilmiştir. Öyle ki Allah(C.C.) ilk yarattığı insana Âdem ismini vermiştir. Ademî; olmayan, yokluk demektir. İşte Allah(C.C.) insana nasıl bir hiç olduğunu bildirmek için ona Âdem yani olmayan, yok olmuş olan adını vermiştir. Ahretten, Cennetten dünyaya göndererek bir yokun içine atmıştır vefasız insanı... O'na âdem demiş, yok ettiğini bildirmiştir. İnsan ölüp, ahrete kavuştuğunda var olacaktır. Yaşadığımızı sandığımız bu dünya da bir lâşeydir(Hiç), tıpkı bizler gibi.

Allah(C.C.) aklımızın sınırları içerisine sıkıştırılamayacak kadar geniş, büyük, affedici ve kudret sahibidir. Tek bir hücremizi dahi kendimiz kontrol altında tutamazken O(C.C.) âlemdeki her şeyin yönetimini elinde tutar.
O(C.C) âlimdir. Düşünün ki her yarattığı insan farklı bir DNA yapısına sahiptir. Hiçbir insan birbirine benzemez, aynısı yaratılmamıştır. Dünya üzerinde yaşayan insan sayısının 7.000.000.000 olduğunu varsayarsak tam 7.000.000.000 bilinmeyenli denklemi kurma özelliği sadece âlemleri, cinleri ve bizleri yaratarak ruhundan ruh üfleyen Allah(C.C.)’a aittir.

Yarattığı âlemde hiçbir şey O’nun tarifini yapamaz. Kimse müsaadesini almadıkça O’nu hayal edemez. Öyle ki aklımızda bir fiziğe yerleştirmeye çalıştığımız, kimi insanların varlığına inanmadığı, hatta kimilerinin küfür bile ettiği Rab’imiz izin vermese bunların hiç biri yapılamaz.

O(C.C.) münezzehtir. Tüm hayal ve sınırlardan münezzehtir.

07/11/2012
Engin DİNÇ