Hep denir ya namaz Müminlerin
miracıdır diye. Ne kadar da doğru bir söz değil midir? Namaz en önemli
ibadetlerimizden bir tanesidir biz her ne kadar onu önemsemesek de…
Hasan-ı Basrî’den (r.a.) rivayet
edilen bir hadis-i şerif de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Beş vakit namaz, sizden birinizin evinin
önünde akan, suyu bol olan ve onda beş vakit yıkandığı bir nehre benzer. Böyle
bir kimsenin üzerinde kirden eser kalır mı?”[1] Bu
hadis-i şerifte açıkça anlatılmış ki namaz bizim hem ruhumuzu temizliyor hem de
bedenimizi… Namazdan evvel aldığımız abdest bizim bedenimizi temizlerken, namaz
ile de ruhumuzu arındırıyoruz. Namazı kılarken de tadil-i erkân ile kılmak ve
namazı tam anlamıyla namaz yapan bütün inceliklere dikkat etmeliyiz.
Râfî bin Hâlid’ten (r.a.) rivayet
edilen bir hadis-i şerif şöyledir:
“Bir gün Resûlullah’ın (s.a.v.) etrafında halka kurmuş oturuyorduk. Bu
sırada bir adam mescide girdi. Kıbleye yöneldi ve namaz kıldı. Namazını
bitirince gelip Resûlullah’a (s.a.v.) ve orada bulunanlara selam verdi.
Resûlullah (s.a.v.) o kimsenin selamını aldı ve:
-Dön tekrar namaz kıl, sen namaz kılmış olmadın, buyurdular. O adam
döndü tekrar aynı şekilde namaz kıldı. Sonra gelip Peygamber’e (s.a.v.) selam
verdi. Peygamber (s.a.v.) onun selamını aldı ve:
- Geri dön namazını tekrar kıl; çünkü senin namazın olmadı, buyurdular.
O kişi bu durumu üç sefer tekrar etti ve dedi ki:
-Çok gayret ettim, ama namazdaki kusurumun ve eksikliğin ne olduğunu
anlayamadım. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.)şöyle buyurdu:
-Allah Teâlâ’nın emrettiği şekilde abdest almayan kimsenin namazı tamam
olmaz. Bunun için, namaz kılmak isteyen kimse önce yüzünü sonra ellerini
dirseklerle beraber yıkamalı, ardından başına meshetmeli ve sonra da ayaklarını
aşık kemiklerine kadar yıkayarak abdestini almalıdır. Namaz kılacağı zaman
tekbir alır, Allah’a hamd eder (Fâtiha), Kur’an’dan kolayına geleni okur. Sonra
tekbir getirerek rükûya varır. Avuç içleri ayak kapakları üzerine gelecek
şekilde durur. Ardından doğrulur. Rükûdan kalkarken “Semiallahü limen hamidehu”
(Allah kendisine hamd edeni işitir.) der. Tam doğrulduğu ve beli dimdik olduğu
zaman tekbir alarak secdeye varır. Alnını yere iyice bitiştirir. Bütün azaları
sükûn bulana dek secdede kalır. Sonra makatının üzerine oturacak ve beli
doğrulacak şekilde oturur.
Resûlullah (s.a.v.) adama namazın dört rekâtının da nasıl kılınacağını
anlattıktan sonra şöyle dedi:
- Böyle yapmadığınız takdirde namazınız tamam olmaz![2]
Namaz İman eden için öylesine
büyük bir öneme sahiptir. Namaz kılmayı TV’de film izlerken reklam arasına,
cenazeden cenazeye ya da teravihlere bırakmamalıyız. Gün içerisindeki
planlarımızı yaparken vaktimizi beşe bölmeli ona göre planlar yapmalıyız.
Namazın hayatımıza getirdiği düzeni görüp de kendimize hayret edeceğiz. Bir
kimse gününü beş vakte göre ayarlarsa ne kadar çok zaman kaldığını görecek, güç
içerisinde daha fazla iş yapacak ve hiç yorulmayacaktır. Namazın kılınma
vakitlerinde bile bir ilahi kudret vardır. O vakitlerde abdest alınarak kılınan
namaz sonrasında beden kendisini yeniler ve yorgunluk hissiyatı bulunmaz.
Namaz kılmak için çokça yol
yürümeli, çokça adım atmalı, gidilecek en uzaktaki mescide giderek namaz
kılmalı ve yol boyunca gördüklerimizden ibret alarak Allah’a (c.c.) tefekkürde
bulunmalıyız.
Câbir Bin Abdullah (r.a.)
buyuruyor ki:
“Bizler Mescid-i Nebevî’nin yakınına taşınmak istedik. Mescidin
etrafında boş ve geniş bir arazi vardı. Bu durum Resûlullah’a (s.a.v.)
iletilmiş. Resûlullah (s.a.v.) kaldığımız yere geldi ve :
-Ey Selemoğulları! Bana ulaşan bilgilere göre; Mescid’İn yakınına bir
yere taşınmayı düşünüyormuşsunuz! Dedi, bizler:
- Ey Allah’ın Resûlu! Mescid bize uzak kalıyor, ayrıca Mescid’İn
etrafında da boş bir arazi var, dedik. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu:
- Ey Selemoğulları! Vatanınızda kalınız, çünkü mescide gelirken
attığınız her adıma karşılık sevap vardır.
Resûlullah’ın (s.a.v.) bu sözünden sonra Mescid’İn yakınına gelmekten
vazgeçtik.”[3]
Hasan-ı Basrî’nin (r.a.) rivayet
ettiğine göre Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
“Kıyamet günü kul ilk olarak namazdan hesaba çekilir. Eğer onları tam
ve düzgün olarak yapmışsa hesabı kolay olur. Eğer hesabı görülen kimsenin farz
namazlarında eksiği varsa Allah; “Kulumun nafile namazlarına bakın ve farzdan
eksiğini nafilelerle tamamlayın.”buyurur. Bu yolla namazın hesabını
verebilirse, diğer amellerin hesabı kolay görülür.” [4]
Namazda gevşeklik göstermenin
dünyada, ölüm anında, kabirde ve ahrette olmak üzere dört yerde cezası vardır.
Bunlar;
Dünyada verilen cezalar:
- Kazancı ve rızkındaki bereket
kaybolur.
- Onun diğer amelleri de kabul
olunmaz.
- Yüzündeki nur gider ve
insanların nefret ettiği birisi olur.
Ölüm anında verilen cezalar:
- Can verirken şiddetli bir
susuzluk çeker.
- Şiddetli bir açlık çekerek
ölür.
- Ölümü pek çetin olur.
Kabirde verilen cezalar:
- Münker ve Nekir’in zorlu
sorgulamalarıyla karşılaşır.
- Kabirde karanlık içinde olur.
- Kabri ona daraldıkça daralır.
Kıyamet gününde verilen cezalar:
- Zorlu bir hesaba çekilir.
- Rabbinin öfkesiyle karşılaşır.
- Cehennem azabına çarpılır.[5]
20/10/2013
Engin DİNÇ
[1] Müslim
nr. 668; Ahmed, el-Müsned 2/426
[2] Buhârî
nr. 757; Müslim nr. 397.
[3] Müslim
nr. 665, Ahmed, el-Müsned 3/333,371, İbn Hibbân, es-Sahîh nr. 2040
[4] Ebû
Davut nr 864, İbn Mâce nr. 1425, Ahmed, el-Müsned 4/65,103,5/72,377, Hâkim,
el-Müstedrek 1/262
[5] Edü’l
Leys es- Semerkandî – Gönül kitapları serisi – Miracım namaz ve ibadetli
kıssalar sf. 14-15