Ey yolcu! Allah(C.C.) yolunda gitmeyi
istiyor ve onun dostluğuna talip oluyorsun, büyük âlimlerden olma amacındasın…
O zaman ona ulaşma yolunun on aslını unutmaman gerekir. Bu asıllar şunlardır:
Birinci asıl Tövbe’dir: O iradeyle
Allah(C.C.)’a dönmek. Yüzünü kıbleye çevirip pişman olduğunu Allah(C.C.)’a
söylemek ve af dilemektir. Allah(C.C.)
şirk yani Allah(C.C.)’a ortak koşmak hariç her günahı affedeceğini söylemiştir.
Kelam-ı Kadim olan Kur’an-ı Kerim de şöyle buyurmuştur: “Büyük pişmanlık duyan Âdem,
Rabbinden birtakım kelimeler öğrenip onlara göre hareket etti. Rabbine
yalvardı. Allah da tövbesini kabul etti. Zaten O tövbeyi kabul eder, merhameti
boldur.” (Bakara Suresi 37. Ayet) Düşünün ki her insan biraz
günahkârdır. Ama Rab’imiz tüm günahları bağışlayacağını ve tövbe edenin bir
bebek kadar temiz olacağını belirtmiştir. Bu konu hakkında H.Z. Muhammed(S.A.V.)
bir Hadis-i Şerif de şöyle buyurmuştur: “Günahından tevbe eden, sanki günah
işlememiş gibi olur.” (İbn Mâce, Zühd) 40 Hadis-i Şerif (19.Hadis)
Düşünün ki hangi günahı işlemiş olsanız dahi, Allah(C.C.)’a ortak koşmak hariç
hepsi affedilir; zina, cinayet, haram… Büyük ve küçük günahları tövbe etmek bir
daha yapmamak koşuluyla affedeceğini söylüyor Rab’imiz… “…Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir.” (Nur Suresi 5. Ayet)
İkinci
asıl Zuid’dir: O, dünyanın süsü, zevki, malı, makamı, yüksekliğinin azından da
çoğundan da uzak olmaktır. Hem dünya sevdasından hem Cennet isteğinden
vazgeçmektir. Bu konuda H.Z. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Dünya Âhiret ehline
haramdır, Âhiret de dünya ehline haramdır! Her ikisi de kendilerini tamamen
Allah(C.C.)’a verenlere haramdır."
Üçüncü
asıl Tevekkül’dür: Her işinde Allah(C.C.)’a yaslanmak, her gelen ve gideni
Allah(C.C.)’tan bilmektir. Nitekim Allah(C.C.) Kur’an-ı Kerim’in Talâk Suresi
3. Ayetinde şöyle buyurmuştur. “…Kim Allah(C.C.)'a karşı gelmekten
sakınırsa, Allah(C.C.) ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı
yerlerden rızıklandırır. Allah(C.C.)'a dayanıp güvenene Allah(C.C.) kâfidir.
Allah(C.C.) buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah(C.C.) her şey
için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir.”
Dördüncü
asıl Kanaat’tır: Ki o fazlaya göz dikmemektir. İhtiyacı kadar yemek, ihtiyacı
kadar içmek fazlasını harcamaktan uzak durmaktır. Nitekim Allah(C.C.) Kelam-ı
Kadim’in A’raf Suresi 31. Ayette şöyle buyurmuştur: “Ey Âdem'in evlatları! Her namaz
vaktinde mescide giderken, süsünüz olan elbisenizi giyinin. Yiyin, için fakat
israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri asla sevmez.” Nitekim H.Z.
Ömer(R.A.) tüm günü oruçlu geçirir ve iftarda sadece on bir lokma ile
yetinirdi.
Beşinci
asıl Uzlet’tir: Ki o İnzivaya çekilip, insanlardan uzaklaşarak sadece
Allah(C.C.)’ı düşünmek ve günlerini ibadet ile geçirmektir. Uzlet nefsanî
lezzetlerden ve fani hayatın pisliklerinden uzak tutar. Her daim Allah(C.C.)
huzurunda kalmayı ve ibadet etmeyi sağlar. Uzlette kişilere farklı âlemler
zuhur eder farklı kapılar açılır, yüksek mertebelere erişen yolcu diğer
insanların sahip olmadığı özelliklere sahip olur. Onların göremediğini görür,
hissedemediğini hisseder, kalplerinden geçirdiklerini anlar.
Altıncı
asıl Zikrullah’tır: Ki o her zaman, her daim kalben ve dil ile Allah(C.C.)’ı
anmak, zikir çekmektir. Allah(C.C.) en büyük Hadis-i Kutsilerinden birinde
şöyle buyuruyor: Ebû Züra (En büyük hadis hafızlarından) tüm senedini vererek şöyle buyuruyor
ki: Ebû Züra: Ben duydum İmam Ali Rıza (AS)’dan; İmam Ali Rıza (AS) buyurdu: Bana
haber verdi babam İmam Musa-i Kazım (AS), o duydu babası İmam Cafer-i Sadık
(AS)'dan, o duydu babası Muhammed Bakir (AS)'den, o duydu babası İmam Zeynelabidin
(AS)'den, o duydu babası Kerbela şehidi H.Z. Hüseyin (AS)'den, o duydu babası
Allah( CC)'ın Aslanı H.Z Ali (RA)'den, o duydu Peygamber H.Z. Muhammed (SAV), o
duydu Cebrail (AS), o duydu ALLAH (CC): "La ilahe illâllah kelimesi benim
kalemdir, öyleyse kim kaleme girerse azabımdan emanda kalır."
Yedinci
asıl Tam Teveccüh’tür: Yüzü ve gönlü tamamen Mevla’ya çevirmektir. Tüm dünyevi
zevklerden yüz çevirmektir. O Âşık O(C.C.)’ndan başka ne bir sevgili ister, ne
de ondan başka maksadı olur. Sadece Allah(C.C.)’ın rızasına taliptir.
Sekizinci
asıl Sabır’tır: Ki o nefsin sizi yolundan döndürme çabasına karşı gelmek ve
yolunda devamlı olmaktır. Adımlarını sabit tutarak etrafına bakmadan
Allah(C.C.)’ın cemalini görme arzusuyla İman ve irfan yolunda ilerlemektir.
Dokuzuncu
asıl Murakabe’dir: Ki o güç ve kuvveti terk etmektir. Güçlü ve üstün olmaktan
korkmak ve yüz çevirmektir. Her daim en güçlü olanın ve her şeye kadir olanın
Allah(C.C.) olduğunu bilmek ve tevekkül etmektir.
Onuncu
asıl Rıza’dır: Ki o Allah(C.C.)’a kavuşturacak yolun en önemli adımıdır. Gelen
her kazanın, belanın ya da güzelliğin Allah(C.C.)’tan geldiğini bilmek,
kabullenmek ve sebebi Allah(C.C.)’tan gelen şeklinde aramaktır. Bir kaza
geldiğinde kazayı getirenin de Allah(C.C.), bir güzellikle karşılaşıldığında o
güzelliği verenin de Allah(C.C.) olduğunu bilmek ve sorgusuz kabullenmektir.
Allah(C.C.)
herkese istediğini verendir. O çok cömerttir. Bela isteyene bela, güzellik
isteyene güzellik, mal-mülk isteyene mal-mülk, şöhret isteyene şöhret ve
kendisini isteyene de kendisini(rızası) verecek kadar cömerttir. Güzel isteyin
ki, güzel versin.
Allah(C.C.)’ın
dostuyum diyene kendi dostluğunu, Şeytan’ın dostuyum diyene Şeytan’ın
dostluğunu verir. Herkes yaşadığı hayata baksın! Kimle dost iseniz onu
istediğiniz için dostsunuzdur…
10.08.2010
Engin
DİNÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder