5 Eylül 2012 Çarşamba

Engin DİNÇ - Mafya-Devlet-Siyaset Bermuda'sı


Hiç ilgi alanıma girmeyen bir konu hakkında yazıp yazmamak konusunda çok tereddütte kaldıktan sonra yazmaya kadar verdim. Bir üçgenden bahsedeyim; Mafya, Devlet, Siyaset üçgeni tabir-i caizse Bermuda…

Birkaç yıl önce “Türkiye çeteden ve mafyadan temizlenecek. Bu operasyonlar sonucunda çete, mafya kalmayacak.” Denerek başlatılan operasyonlar var. Aslına bakıldığında amacın mafya yapılanmalarını çökerterek bir tehdit devleti olmaktan, kanunsuzluktan çıkıp tam bir demokrasi ve hukuk devleti olmaya bir adım gibi görünse de öyle olmuyor gibi…

Ülkemizde yıllardır tanınmış birçok isim var mafya örgütlenmelerinin başında; Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz ve niceleri…

Karadeniz ve Kürt mafyası olarak iki gruptan oluşan bir mafya yapılanması var ülkemizde. Karadeniz mafyası dediğimiz genel olarak Alaattin Çakıcı(Trabzon), Sedat Peker(Rize) memleketleriyle anılıyor.

Hükümet bu kararı alıp mafyayı yok etmeyi düşünürken ilk gözüne batan ismini zikrettiğimiz kişileri içeri almıştır. Özellikle “Avrasya” ve “Kelebek” operasyonları ile Sedat Peker alınıyor. İlk alındığında sandık ki Peker’i ilk gördükleri ağaca asacaklar o kadar suç işlemiş birisi… Suçsuz değil ama asılacak kadar da değil…

Sedat Peker kimdir?

1971 Sakarya doğumlu olup aslen Kafkas asıllı Rizeli bir ailenin en küçük çocuğudur. 6 kardeşin en küçük ve en sakini olan Peker için küçükken “Ne kadar sakin bir çocuk.” Denildiğini de kendisi belirtiyor. Lakabı “Köroğlu” olan Peker’e herkes “Reis” diyor. Reis lakabı genelde eski Türk adetlerinden gelen ve liderlere onu yüceltme amacıyla verilen bir lakap… Peker’in Reis olmasının aslında da Turanist olması yatıyor.

Suçları

-24 ve 25 Şubat 2004 tarihinde bir şahsın kaçırılarak alıkonulması ve gasp amaçlı darp edilmesi.

-28 Nisan 2004 bir kişiye silah teşhiri ile ölümle tehdit edilmesi.

-2004 yılı içinde Balıkesir Bengiler Köyü’nde faaliyet gösteren maden ocağının işletme ruhsatı sahibinin ölümle tehdit edilerek, işyerine el konulması.

-Ümraniye de faaliyet gösteren bir fabrikanın sahibinin 2003 yılı içinde ölümle tehdit edilerek, fabrika hisselerinin ele geçirilmesi.

-Bir iş adamı ile Bulgar ortağı arasındaki ihtilafın çıkar karşılığı çözülmesi, zorla para talep edilmesi.

-Sivas’ta 2003 yılında belediye tarafından açılan altyapı ihalesine fesat karıştırılmaya teşebbüs edilmesi.

-İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait hayvanat bahçesinin ihalesine fesat karıştırılmaya teşebbüs edilmesi.

-Şile’de 28 Ağustos 2004 günü bir şahsın kaçırılarak darp edilmesi.

-Kadıköy de 7 ağustos 2004 günü bir kişinin darp edilmesi.

Suçlara bakıldığında canavar gibi görünen bu adamın bir de iç yüzüne inelim şimdi… Son iki darp olayını anlatalım. Bir tanesi sırtına Allah(C.C.) dövmesi yaptıran bir kişi diğeri ise bir genç kıza tacizde bulunan bir pilavcı ki o pilavcının sorgulama videoları hala internette dolaşır.

17 Ağustos 1999 günü devletin tüm yardım ekiplerinden önce Adapazarı’na ulaşmış ve oraya “Sedat Peker Şirketler Grubu Aşevi” adında dev bir çadır kurmuştur.

Ayrıca adı: “Uyuşturucu ile mücadele eden baba.” Olarak da anılan Peker birçok uyuşturucu grubu ile mücadele etmiş. Satıcıları darp etmiştir. Bir nevi cezasını kendisi kesmiştir. Bu belki de adını herkesin bildiği bir filmin başrol karakteri olmasını da sağlayan durumdur.

Ayrıca MİT ile de iç içe olduğu; birçok devlet büyüğü ve gerek siyaset, gerek sanat, gerekse de spor dünyasından yakınları olduğunu da kurduğu ozturkler.com internet sitesinin tanıtım gecesindeki davetlilerinden anlıyoruz. O geceye başta Haluk Ulusoy, İbrahim Tatlıses, Veli Küçük, olmak üzere Adnan Şenses, Seda Sayan, Gönül Yazar, Osman Yağmurdereli gibi birçok kişi katılmıştır.

Operasyonlar

Karadeniz mafyasının başında olan kişilerden Sedat Peker’in içeri alınmasıyla onlara rakip olan Kürt mafyası güç kazanmaya başladı. Bu bir yarış ya da babadan oğla geçme sistemi gibidir. Yani bir büyük gidince onun arkasındakiler büyük olur… İşte bunun hesabını yapmayanlar bir büyüğü yok edeyim derken birçok ufak tefek ama büyümeye devam eden mafya grupları doğmasına neden oldular. Bu durumda pek iç açıcı sonuçlar doğurmuyor. Ayrıca Peker içeri alınarak yok edilemediği gibi toplumda kendisine bir hayran çevresi edinerek daha da güçlendi…

Bir kişi futbolcu, sanatçı ve ya siyasetçi ise elbet bir gün mafya ile yolu kesişir. Adil bir hukuk devleti kurma çabasına girişilirken bir orakla ekin budamak gibi değil kökünden sökmek gerekirdi. Yani sistemin bir bütün olarak değiştirilmesi gerekirdi. Ama Karadeniz mafyasının güçlü yapısına yapılan vurgun Kürt mafyasının güç kazanmasına neden oldu ve İstanbul’un neredeyse tamamı artık Kürt mafyası kontrolü altında…

Nasıl mı?

Lüks mekânlar, yüksek gelir getiren yerler, cafeler, barlar, devlet daireleri, ihaleler bir dikkatle bakın her şeyin başında Kürtler var… İş imkânına sahip olmaları torpilcilik ile bir yer edinmiş olmaları şaşırılması gereken bir şey değil çünkü eskidende bu işleri başkaları yapardı ve gelecekte de elbet böyle gidecek. Bir kişi gider bir kişi gelir ama o iş devam eder…

Ama olayın farklı boyutu da var…

Karadeniz mafyası dediğimiz sağ yönüne meyilli ülkücü gençlikten oluşurdu genel olarak… Ama Kürt mafyasında ise bu durum yer yer farklılık gösteriyor. Kimisi sol meyilli iken kimisi de terör örgütü çıkarlarına çalışıyor. İşte bu durum da çıkan sonuç da şöyle oluyor ki: uygulanan siyaset vatansever gençliğin önünü keserken, terör faaliyetlerine destek verici nitelikte olmuştur. Bu elbet istenerek yapılan bir şey değildir ama yanlış hesaplar bu sonucu doğurdu.

Yani Kürt mafyasının kontrolünde olan bir cafenin gelirinin o mafya grubu kadar terör örgütüne de gelir kaynağı olması sonucu doğmuş oldu. Bu Kürt mafyası derken bir genellemedir o kişi, bu kişi değil ve tabi hepsi de aynı değildir. Yani bir Kürt mafyası da illa terör örgütüne para kaçırıyor anlamı çıkmasın. Ama genel olarak bu oldu ve bunu gözlemlemek de çok zor değil. Şöyle elinize bir kamera alıp Eminönü, Sultanahmet, Süleymaniye, Sirkeci, Gülhane, Kapalıçarşı bir gezin yeterli…

Düşünelim…

-Mafya yok edilmek isteniyordu birileri azaltılmaya çalışılırken daha da çoğaldı birileri büyüdü mafya arttı.

-AKP’nin en büyük rakibi MHP’dir. MHP’nin tabanı olan Ülkücüler güçsüzleştirilmeye çalışıldı. Peki, yerlerini kim alıyor?

-Mafya ile ilişkili denerek askerler içeri alındı, hukukçular içeri alındı. Peki, oralarda şimdi mafya yok mu?

-Cezaları dolan mafya liderleri teker teker tahliye oluyor. Onların arkasındaki hayran grubu artık daha fazla ve daha güçlüler peki hepsi çıkarsa piyasanın düzeni ve huzuru nasıl olacak?

-Bundan sonraki 10 yılda kaç mafya hesaplaşmasına daha rastlarız?

-Kaç mekân daha tekrar el değiştirerek farklı mafya grupların kontrolüne girer?

-Hukuk devleti?

Engin DİNÇ
05.09.2012