بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim olan Allah(C.C.)’ın adıyla. O(C.C.)’nun adıyla
başlamayan hiçbir şey ile O(C.C.) hakkında söz edilemez. O(C.C.) birdir.
“De ki: O Allah Birdir.” (İhlâs/1)
O(C.C.) bana, sana, herkese; her kim olursa olsun ona şah damarından
daha yakındır.
“Biz ona şah damarından daha
yakınız.” (Kaf/16)
Para ile ilgili hep aynı soru
sorulur: Para ne işe yarar?
- Para olmadan yaşanmaz.
-Neden?
-Parasız bir şey olmaz.
-Parayla sevgi satın alabilir
misin?
-Hayır!
…
Bu diyalogların uzayıp gitmesi
kadar sıkıcı bir şey yok. Para ile her şey alınabilir fakat sevgi, aşk, kardeşlik,
ilahi aşk, satın alınamaz çünkü bunların hepsi manevidir. Maddi bir şey olan
para ile maneviyat satın alamazsın. Para maddi yaşantımızı devam ettirmek için
üretilmiş, akıl ve sosyal ihtiyaçların birleşiminden elde edilmiş bir araçtır.
Para denilen kâğıt yâda metal bir madde ile başka bir madde satın alabilirsin.
Örneğin; para ile ekmek alabilirsin çünkü ikisi de maddeseldir. Para ile organ
satın alabilirsin çünkü beden maddeseldir. Fakat para vererek aşk satın
alamazsın. Belki yalandan bir kişiyi elindeki parayla kendine yakın tutar ve
sana tahammül etmesini sağlayabilirsin. Lakin Bunun adı da aşk değil çıkar
ilişkisidir. Para bittiğinde aşk da otomatik olarak sona erecektir. Yine
parayla iman satın alamazsın; Rabbimiz ile bir pazarlığa oturma imkânımız var
mı? Yok değil mi… O vakit her şeyi kendisine karşılık gelen ile elde etmeye
çalış.
Paranın satın alamayacağı şeyleri
de yani maneviyatı, yani gerçek yaşamı; yine maneviyatla elde edebilirsin.
Sevgi istiyorsan sevmelisin, aşk istiyorsan âşık olmalısın. İman istiyorsan,
ibadet etmelisin.
Günümüz evliliklerine baktığımız
zaman artık kadın-erkek ilişkilerinde saygı, hoşgörü, sadakat, sabır yerini;
güzellik, şehvet, para, eğlenceye bırakmış. Kimse “sevdiğimle sıkıntı çekmek
istiyorum” demiyor. Fakat “beni mutlu etsin yeter…” Şekilde sözleri çok
duyuyoruz. Evlenecek çiftlerin kurduğu hayaller; ev, araba, tatil, iki çocuk,
bir ev daha, ikinci araba, tatil, tatil, tatil… Bir lokma ekmeğe tama edip de
şükür isteyene rastlamadım daha... Aslında sözü dillendiren çok var fakat bir
de gönlüne nazarlı baktığınızda onun bir yalandan ibaret olduğu görmek hiç de
zor değil. “Sevdiğim yanımda olsun açlığa da razıyım” deniliyor ama gerçekten
iki gün aç yatılsa üçüncü gün buna katlanılmıyor. Evde yiyecek olmadığı zamana “Bugün de oruç tutarız.” Diyen Resulullah(S.A.V.)’ın ümmeti,
bugün evlenmek için araba, ev, mal-mülk arar oldu.
Ahir zaman…
Sen paraya-pula tama etme.
Dünyalık nimetler isteğinde bulunma ki; Allah(C.C.) sana ahretlik nimetler
nasip etsin. Dünyalık isteklerin sana dünyada yaşayabilmen için verilen maddi
bedenin ihtiyaçlarını giderecek kadar olsun. Allah(C.C.) için ye, Allah(C.C.)
için iç ve Allah(C.C.) için evlen. Fazlasını tüketmen senin için israftır. Ve
Allah(C.C.) israf edeni sevmez.
“Ey âdemoğulları, her mescit yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin,
için ve israf etmeyin. Çünkü O(C.C.), israf edenleri sevmez.” (A’raf/31)
Bu dünyaya geliş, gönderiliş
amacını unutma. Senin tek amacın Allah(C.C.) rızasına nail olarak ahrete
intikal etmek ve Allah(C.C.)’ın sana layık gördüğü mükâfatı almaktır.
“Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”
(Zâriyât/56)
Dünyaya neden geldiğimizi,
görevimizi unutarak dünyevi nimetler peşinde kendimizi helak ediyor, nefsimize
zulmediyoruz. Allah(C.C.) rızasını kazanma arzusundan dirhem kalmazken, şeytana
kulluk etmeye başlıyoruz. Gün gelip ilahi adalet kürsüsü kurulduğunda ve
Rabbimizle yüz yüze geldiğimizde; “Nerede seni dünyaya sultan yapan paran,
nerede çevrendeki adamların, nerede evlerin ve arabaların, kaç parayla
kurtulursun azaptan?” diye sorulursa ne cevap vereceğiz?
Her şeyden önce gelen bir şey
vardır: Allah(C.C.) rızası…
16.02.2013
Engin DİNÇ