Hiç ilgi alanıma girmeyen bir
konu hakkında yazıp yazmamak konusunda çok tereddütte kaldıktan sonra yazmaya
kadar verdim. Bir üçgenden bahsedeyim; Mafya, Devlet, Siyaset üçgeni tabir-i
caizse Bermuda…
Birkaç yıl önce “Türkiye
çeteden ve mafyadan temizlenecek. Bu operasyonlar sonucunda çete, mafya
kalmayacak.” Denerek başlatılan operasyonlar var. Aslına bakıldığında
amacın mafya yapılanmalarını çökerterek bir tehdit devleti olmaktan, kanunsuzluktan
çıkıp tam bir demokrasi ve hukuk devleti olmaya bir adım gibi görünse de öyle
olmuyor gibi…
Ülkemizde yıllardır tanınmış birçok
isim var mafya örgütlenmelerinin başında; Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Kürşat
Yılmaz ve niceleri…
Karadeniz ve Kürt mafyası olarak
iki gruptan oluşan bir mafya yapılanması var ülkemizde. Karadeniz mafyası
dediğimiz genel olarak Alaattin Çakıcı(Trabzon), Sedat Peker(Rize)
memleketleriyle anılıyor.
Hükümet bu kararı alıp mafyayı
yok etmeyi düşünürken ilk gözüne batan ismini zikrettiğimiz kişileri içeri
almıştır. Özellikle “Avrasya” ve “Kelebek” operasyonları ile Sedat Peker
alınıyor. İlk alındığında sandık ki Peker’i ilk gördükleri ağaca asacaklar o
kadar suç işlemiş birisi… Suçsuz değil ama asılacak kadar da değil…
Sedat Peker kimdir?
1971 Sakarya doğumlu olup aslen
Kafkas asıllı Rizeli bir ailenin en küçük çocuğudur. 6 kardeşin en küçük ve en
sakini olan Peker için küçükken “Ne kadar
sakin bir çocuk.” Denildiğini de kendisi belirtiyor. Lakabı “Köroğlu” olan Peker’e herkes “Reis” diyor. Reis lakabı genelde eski
Türk adetlerinden gelen ve liderlere onu yüceltme amacıyla verilen bir lakap…
Peker’in Reis olmasının aslında da Turanist olması yatıyor.
Suçları
-24 ve 25 Şubat 2004 tarihinde bir
şahsın kaçırılarak alıkonulması ve gasp amaçlı darp edilmesi.
-28 Nisan 2004 bir kişiye silah
teşhiri ile ölümle tehdit edilmesi.
-2004 yılı içinde Balıkesir
Bengiler Köyü’nde faaliyet gösteren maden ocağının işletme ruhsatı sahibinin
ölümle tehdit edilerek, işyerine el konulması.
-Ümraniye de faaliyet gösteren
bir fabrikanın sahibinin 2003 yılı içinde ölümle tehdit edilerek, fabrika
hisselerinin ele geçirilmesi.
-Bir iş adamı ile Bulgar ortağı
arasındaki ihtilafın çıkar karşılığı çözülmesi, zorla para talep edilmesi.
-Sivas’ta 2003 yılında belediye
tarafından açılan altyapı ihalesine fesat karıştırılmaya teşebbüs edilmesi.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne
ait hayvanat bahçesinin ihalesine fesat karıştırılmaya teşebbüs edilmesi.
-Şile’de 28 Ağustos 2004 günü bir
şahsın kaçırılarak darp edilmesi.
-Kadıköy de 7 ağustos 2004 günü
bir kişinin darp edilmesi.
Suçlara bakıldığında canavar gibi
görünen bu adamın bir de iç yüzüne inelim şimdi… Son iki darp olayını
anlatalım. Bir tanesi sırtına Allah(C.C.) dövmesi yaptıran bir kişi diğeri ise
bir genç kıza tacizde bulunan bir pilavcı ki o pilavcının sorgulama videoları
hala internette dolaşır.
17 Ağustos 1999 günü devletin tüm
yardım ekiplerinden önce Adapazarı’na ulaşmış ve oraya “Sedat Peker Şirketler Grubu Aşevi” adında dev bir çadır kurmuştur.
Ayrıca adı: “Uyuşturucu ile mücadele eden baba.” Olarak da anılan Peker birçok
uyuşturucu grubu ile mücadele etmiş. Satıcıları darp etmiştir. Bir nevi
cezasını kendisi kesmiştir. Bu belki de adını herkesin bildiği bir filmin
başrol karakteri olmasını da sağlayan durumdur.
Ayrıca MİT ile de iç içe olduğu; birçok
devlet büyüğü ve gerek siyaset, gerek sanat, gerekse de spor dünyasından
yakınları olduğunu da kurduğu ozturkler.com internet sitesinin tanıtım
gecesindeki davetlilerinden anlıyoruz. O geceye başta Haluk Ulusoy, İbrahim
Tatlıses, Veli Küçük, olmak üzere Adnan Şenses, Seda Sayan, Gönül Yazar, Osman
Yağmurdereli gibi birçok kişi katılmıştır.
Operasyonlar
Karadeniz mafyasının başında olan
kişilerden Sedat Peker’in içeri alınmasıyla onlara rakip olan Kürt mafyası güç
kazanmaya başladı. Bu bir yarış ya da babadan oğla geçme sistemi gibidir. Yani
bir büyük gidince onun arkasındakiler büyük olur… İşte bunun hesabını
yapmayanlar bir büyüğü yok edeyim derken birçok ufak tefek ama büyümeye devam
eden mafya grupları doğmasına neden oldular. Bu durumda pek iç açıcı sonuçlar
doğurmuyor. Ayrıca Peker içeri alınarak yok edilemediği gibi toplumda kendisine
bir hayran çevresi edinerek daha da güçlendi…
Bir kişi futbolcu, sanatçı ve ya
siyasetçi ise elbet bir gün mafya ile yolu kesişir. Adil bir hukuk devleti
kurma çabasına girişilirken bir orakla ekin budamak gibi değil kökünden sökmek
gerekirdi. Yani sistemin bir bütün olarak değiştirilmesi gerekirdi. Ama
Karadeniz mafyasının güçlü yapısına yapılan vurgun Kürt mafyasının güç
kazanmasına neden oldu ve İstanbul’un neredeyse tamamı artık Kürt mafyası
kontrolü altında…
Nasıl mı?
Lüks mekânlar, yüksek gelir
getiren yerler, cafeler, barlar, devlet daireleri, ihaleler bir dikkatle bakın
her şeyin başında Kürtler var… İş imkânına sahip olmaları torpilcilik ile bir
yer edinmiş olmaları şaşırılması gereken bir şey değil çünkü eskidende bu
işleri başkaları yapardı ve gelecekte de elbet böyle gidecek. Bir kişi gider
bir kişi gelir ama o iş devam eder…
Ama olayın farklı boyutu da var…
Karadeniz mafyası dediğimiz sağ
yönüne meyilli ülkücü gençlikten oluşurdu genel olarak… Ama Kürt mafyasında ise
bu durum yer yer farklılık gösteriyor. Kimisi sol meyilli iken kimisi de terör
örgütü çıkarlarına çalışıyor. İşte bu durum da çıkan sonuç da şöyle oluyor ki:
uygulanan siyaset vatansever gençliğin önünü keserken, terör faaliyetlerine
destek verici nitelikte olmuştur. Bu elbet istenerek yapılan bir şey değildir
ama yanlış hesaplar bu sonucu doğurdu.
Yani Kürt mafyasının kontrolünde
olan bir cafenin gelirinin o mafya grubu kadar terör örgütüne de gelir kaynağı
olması sonucu doğmuş oldu. Bu Kürt mafyası derken bir genellemedir o kişi, bu
kişi değil ve tabi hepsi de aynı değildir. Yani bir Kürt mafyası da illa terör
örgütüne para kaçırıyor anlamı çıkmasın. Ama genel olarak bu oldu ve bunu
gözlemlemek de çok zor değil. Şöyle elinize bir kamera alıp Eminönü,
Sultanahmet, Süleymaniye, Sirkeci, Gülhane, Kapalıçarşı bir gezin yeterli…
Düşünelim…
-Mafya yok edilmek isteniyordu birileri azaltılmaya çalışılırken
daha da çoğaldı birileri büyüdü mafya arttı.
-AKP’nin en büyük rakibi MHP’dir.
MHP’nin tabanı olan Ülkücüler güçsüzleştirilmeye çalışıldı. Peki, yerlerini kim
alıyor?
-Mafya ile ilişkili denerek
askerler içeri alındı, hukukçular içeri alındı. Peki, oralarda şimdi mafya yok
mu?
-Cezaları dolan mafya liderleri
teker teker tahliye oluyor. Onların arkasındaki hayran grubu artık daha fazla
ve daha güçlüler peki hepsi çıkarsa piyasanın düzeni ve huzuru nasıl olacak?
-Bundan sonraki 10 yılda kaç
mafya hesaplaşmasına daha rastlarız?
-Kaç mekân daha tekrar el
değiştirerek farklı mafya grupların kontrolüne girer?
-Hukuk devleti?
Engin DİNÇ
05.09.2012