“Yaratan Rabbinin
adıyla oku.” (Alak/1)
Seni var eden Allah’ın (c.c.) emir
ve yasaklarını sana gösterdi, rehber olarak Kur’an-ı Kerim’i indirdi ve hem onu
nasıl okuman ve anlaman gerektiğini göstermek için hem de üstün kudretini
göstermek için hiç okuma-yazma bilmeyen bir peygamber gönderdi.
Evet, hiç okuma-yazma bilmeyen
Resulullah (s.a.v.) ilk Ayet-i Kerime’nin kendisine vahyedilmesiyle okumaya
başladı. Peki ya sen? Bugün birçok hoca müsvettesi, Darvin teorileriyle,
yaradılış hikâyeleri ile insanın nasıl var olduğunu anlatma ve aslında
insanları saptırma çabasına girişmişler. Onlar yetmiyormuş gibi birçok kişi de
Kur’an-ı Kerim’in varlığından sanki bihabermiş gibi onların dediklerini
dinliyor, yollarını tutup cehenneme doğru hızlı adımlarla gidiyorlar.
A Kendini bilmez! Sen daha
kendini bilmiyorsun bir de Allah’ın (c.c.) varlığı hakkında fikir sahibi olmaya
çalışıyorsun. O’nun (c.c.) hikmetini öğrenmek için cahil, kullanılmış, siyaset
malzemesi edilmiş birkaç hocanın peşine düşünüyorsun. Onlar sayesinde belki de
makam-mevki elde ediyor, kendine çıkar sağlıyorsun. Bu dünyada kazanıyorsun
belki ama aslında en çok kaybeden sensin ve bunun farkında değilsin. Allah
(c.c.) sen ve senin gibileri için her gün cehennemine biraz daha odun atıyor…
A satılmış hoca müsvettesi! Ya
sana ne demeli? Kelam-ı Kadim bir elinde küfür ve inkâr diğer elinde insanlara
vaaz veriyorsun. Yalan sözlerle onların aklını çeliyorsun, eline Allah’ın
(c.c.) kelamını almışsın ama şeytanın hizmetinden de ayrılmıyorsun. Seni
dünyanın lüksüyle satın alanlar var ya hani, sana makam-mevki bahşedenler, seni
dünyanın en büyüğü yapacaklarını iddia edenler... Onların Firavun’dan ne farkı
var? Sen Firavun’a askerlik ediyorsun da Allah’a (c.c.) hizmet ediyormuş
görüntüsü veriyorsun. Peki, kendini gizliyorsun, insanlar seni hoca bilerek
sözüne itimat ediyorlar ya senin gerçekten bir hain olduğunu, şeytanın
hizmetçisi olduğunu görenlerden nasıl gizleneceksin? Allah’ın (c.c.) o
kullarından hiç mi haberin yok? O kulların laneti, bedduası senin üzerine
oldukça senin bu dünyadaki sultanlığının sana ne yararı var? Gün gelip ahrete
intikal ettiğinde Cehennem’in har ateşi gürül gürül gürlerken o veli kullar
sana karşı şahitlik edecekler; “Bu imanlı gibi görünürdü, eline Kur’an-ı Kerim
alırdı da insanları şeytanın peşine takardı.” Diyecekler. O zaman sana bu
dünyada lüks yaşam sunanlar yardım edebilecek mi ya da sen onlara yardım
edebilecek misin?
Ey cahil! Gün erken geçiyor. Her
aldığın nefes senin için şuan zarardır. Bunu kâra çevirmelisin. Tövbe et ve
insanlara doğru olanı, gerçek olanı söyle. “Ben yalan söylemiştim doğru olan
budur, Allah (c.c.) böyle emretmişti ben size yalan söylemiştim beni affedin.” De.
Hem Allah’tan (c.c.) hem de haklarına girdiğin kullardan helallik iste ve
bundan sonra da doğru olanları anlat.
Her şeyi okuyan ama “Oku” emrine uymayan…
Senin halin nicedir. Cahilliğin
ardına sığınıyorsun. “Ben bilmiyordum bana kimse öğretmedi, bilmediğim şeyden
de mesul değilim.” Diyerek kendini kandırıyorsun. Tamam, bilmedin, sana kimse
öğretmedi de sende öğrenemez miydin? Hiç araştırdın mı? Kur’an-ı Kerim’i eline
aldın da elinden mi çekip aldılar? “Ben Arapça bilmiyorum, okuyamıyorum.” Bahanesi
de seni kurtarmaz. Asıl olan Kelam-ı Kadim olan Kur’an-ı Kerim’i okumak değil,
emir ve yasakları anlayarak onunla amel etmektir.
Hiçbir zaman Kur’an-ı Kerim’i
anlamak için başkasına muhtaç değilsin. Başkasının tefsir ederek sana bir
şeyler anlatmasına muhtaç değilsin. Birkaç yalancı hocanın ardına düşerek,
onların sahte oyunlarına kanarak yaşamak zorunda değilsin.
Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim de
buyuruyor ki: “… Ne kadar az
düşünüyorsunuz!” (Mü-min/58) Sen düşünmez misin ki bu mukaddes kitabın
indirildiği Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) hiç okuma-yazma
bilmezdi. Hiç okumayı bilmeyen birisi nasıl olurda bu kitabı okur, anlar ve tüm
dünyaya bu kitapla nasıl amel edilmesi gerektiğini anlatabilir? Bu apaçık bir
mucizedir. Peki, şimdi sen okumasını yazmasını bilen birisisin hem de bu kitabı
anlayabileceğin bir dile de tercüme etmişler… Fakat sen onu açıp okumuyor,
okuyup anlamıyor, okuyup düşünmüyor ve amel etmiyorsun. Şimdi; “Ben bilmiyorum,
bana kimse öğretmedi.” Bahanesinin arkasına sığınman açıkça yalancılık değil de
nedir?
A yalancı! Söyle sen Müslüman
mısın? Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “Yalan konuşan bizden değildir.” Sen
yalan konuşuyorsun, o halde sen nasıl Müslüman’sın? Kör değil isen, deli değil
isen, tabi geri zekâlı da değil isen aç ve oku. Orada senin hayrına olan her
şey yazılıdır.
Sapıklar! İçki içiyorsun bunu
marifetmiş gibi gösteriyorsun, çarşaf giyene küfrediyorsun, sarık takana yobaz
diyorsun. Aynada bir kendine bak açık bacakların, boyalı suratın, sivilceli
sırtın çok mu güzel sanıyorsun? Başka insanları kınamak yerine kendine neden
çeki düzen vermiyorsun? Allah’ın (c.c.) yapılmasını istemiyorum dediği her şeyi
yapıyorsun ve buna medeniyet diyorsun. Bunun adı deliliktir. Sen ya delisin, ya
Müslüman değilsin. Deli isen zaten İslam’da sorumlu tutulmazsın. Ama Müslüman’ım
diyorsan ve bunları yapıyorsan senin Müslümanlığından şüphe edilebilir.
Müslüman olan Müslümanlığın emir ve yasaklarına uyar. Sen uymuyorsun bir de
İslam olma iddiasında bulunuyorsun. İslam’ın emirlerine uymuyorsun, uymadığın
gibi uyan insanları da hor görüyorsun, yobaz diyorsun. Allah (c.c.) sen ve
senin gibileri için Cehennem’inin ateşini arttırsın inşAllah.
“Zalimler için yaşasın Cehennem.”
(Bediüzzamam Said Nurs-i K.S.)
26/08/2013
Engin DİNÇ