بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim olan Allah(C.C.)’ın adıyla. O(C.C.)’nun adıyla
başlamayan hiçbir şey ile O(C.C.) hakkında söz edilemez. O(C.C.) birdir.
“De ki: O Allah Birdir.” (İhlâs/1)
O(C.C.) bana, sana, herkese; her kim olursa olsun ona şah damarından
daha yakındır.
“Biz ona şah damarından daha
yakınız.” (Kaf/16)
Namaz kılan herkesin en çok
sıkıntıda olduğu konulardan bir tanesi de namazdan gereken feyzi alamamak,
namazın hazzına erememektir. İnsan zihni gece gündüz düşünmekle meşgul
olduğundan namaz sırasında hiçbir şey düşünmeden namaz kılmak imkânsız bir hale
gelmektedir. En büyük evliyalar dahi hayatları boyunca iki rekât namazı hiçbir
şey düşünmeden kılamadıklarını söylemektedirler.
Namaz kılan bir kimsenin dikkat
etmesi gereken hususlar vardır. Bunlar; Huzuru Kalb, Tefehhüm, Tazim, Heybet,
Reca ve Hayâ’dır. Şimdi bunları teker teker açıklayalım.
Huzuru Kalb: Okuduğunu düşünmek. Namaz sırasında okuduğumuz duaları
kalbimizin içine akarcasına düşünmektir.
Tefehhüm: Okuduğunu düşünüp anlamaktır. Namaz sırasında okuduğumuz
duaların ne manaya geldiğini düşünmek, anlayarak söylemek ve söylediğimiz her
ayette kalbi sevgi beslemektir.
Tazim: Saygı duyarak Rabbimizin huzurunda olduğumuzun farkında
olarak namaz kılmaktır.
Heybet: Saygı ile korkmaktır. Huzurunda olduğumuz Rabbimizin ne
kadar kudretli ve güçlü olduğunu bilerek önünde secde etmektir, huzurunda
alçalmaktır.
Reca: Ümit ederek kıldığımız namazdan dolayı sevap beklemek,
affedilme ümidinde olmak demektir.
Hayâ: Kendinden utanarak kusurlu olduğunu bilmek, affedilmeye
muhtaç olduğunu bilmek, affedilme ümidi içerisinde kıldığımız namazı tam ve
doğru olarak kılma çabasında olmak demektir.
Namaz kılan bir kimse; kendisini
Allah(C.C.)’ın huzurunda hissetmeli ve ona uygun kıyafetler ile O(C.C.)’nun
huzuruna çıkmalıdır. Namaz sırasında duyu organlarının tamamı namaza
odaklanmalı ve gözler; otururken kucağa, rükûda ayak parmaklarına, kıyamda ise
secde edilen yere bakmalıdır. Kulaklarda ise içten okunan dua ve ayetlerin
hissiyatı olmalıdır. Bunları yapmak mümkün olsa da düşünmeden namazı eda etmek
son derece zordur. Eğer metabolizma gereği düşünmemiz gerekiyorsa o vakit
namazın feyzini arttırmak için gözlerimizin önüne Kâbe’yi getirmeli ve
okuduğumuz ayetlerin kalbimize nakşedildiğini hissetmeliyiz. Her kelimenin
kalbimize girerek oradan bir kötülüğü, bir günahı, şeytanın isini kaybettiğini
ve kalbimizin nur ile dolduğunu düşünmeliyiz. Kalbimiz ile Kâbe arasında bir
ip, bir bağ varmış gibi hayal etmeliyiz. Böyle yapan bir kimse hem namazının
feyzini arttırır hem de mutmain bir kalbe sahip olma yolunda büyük adımlar
atar.
Yine namazından haz almak isteyen
kişinin namaza başlamadan evvel “La
havle vela kuvvete illa billahil aliyyil’azim” diyerek namaza başlaması da
faydalıdır.
Namazın hûşu ile kılınması son
derece önemlidir. Çünkü namaz(secde) Rabbimize en yakın olduğumuz yerdir.
Resullullah(S.A.V.) namazı hûşu ile kılmaya büyük önem vermiştir. Hatta Hazret-i
Âişe validemiz; “Resulullah bizimle
konuşur, gülerdi. Ama namaz vakti gelince adeta bizi tanımazdı.” Buyurmuştur.
Allah(C.C.) Musa(A.S.)’a vahyettiği bir ayeti kerime de şöyle buyurmuştur: “Ya Musa! Beni andığın zaman vücudun
titresin, huşu ve itminan içinde bulun. Dilin beni anarken kalbin başka yerde
olmasın, aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur.”
Namazı hûşu içinde kılmak bir
kimseyi velilik yolunda büyük adımlar attırır. Öyle ki İslam’ın en büyük
velilerinden olan Hazreti Ali(R.A.) sırtına batan hançeri “Ben namaza durunca çıkartın.” Demesi ve o namaza durduğu zaman
hançerin sırtından çıkartılması meşhur bir kıssadır. Yine Eshab-ı kiram; “İnsanlar kıyamette dünyadaki namazlarında
gösterdikleri huzur, sükûn ve namazdan aldıkları lezzet ölçüsünde haşr olurlar.”
Buyururlardı.
Allah(C.C.) bizleri namazlarından
haz alarak kalbi ibadetler eden ve cemalinin nurundan yüz çevirmeyen
müminlerden eylesin inşAllah… Âmin.
20.03.2013
Engin DİNÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder