Sizlerde benim kadar farkında
mısınız bilmem ama “ne verirsen elinle, o gelir seninle” atasözünü pek de
yaşatamayan torunlarıyız atalarımızın…
Her işin başında “Osmanlı
torunuyum” ben diye aktris bir kelimeyle konuya giriyoruz. Dedelerine saygın bu
kadar büyük, bu kadar seviyorsun ve gururlanıyorsun peki ya bu kadar
koruyabiliyor musun? Üzgünüm ki bu sorunun cevabını da yine bizler biliyoruz
ki: “HAYIR”
Biraz Osmanlı topraklarına ve o
insanların yaşamına gitmek istiyorum. Bir hikâye yazalım ve birlikte yaşayalım
bu hikâyede…
Bir yaşlı teyze; kimsesiz tek göz
odada yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Hiçbir gelire sahip değil, oysa dinimiz
gereği zenginin kazancında fakirinde hakkı vardı! Peki, bu ülkede zengin hiç mi
yok ki bu teyzem böylesine fakirlik ile yaşam savaşı veriyor? Hayır!
Zenginlerde var ama gelin görün ki mukaddes dinimiz İslam’ın emirlerinden bir
tanesi olan paylaşmaktan, zekât vermekten bir haber o zenginler…
Askıda Ekmek
Osmanlı insanının paylaşımcı
ruhunun en güzel özelliğidir askıda ekmek. Bir kişi fırına gittiğinde
ihtiyacından bir fazla ekmek alır ve aldığı o ekmeği de askıya takarmış. Ekmek
parası olmayan ve ihtiyacı olanlarda gelir o askıdaki ekmeği alır, hiç para
vermeden gidermiş. Oysa biz günümüzde ekmeği askıda tutacağımıza fazla fazla alıp
çöpe atıyoruz… Hem İslam’ın emirleri dışında bir davranış yani bencillik, hem
de haram olan israf. Böyle mi koruyoruz dedelerimizin adetlerini? Üzgünüm ki bu
sorunun da cevabını yine bizler biliyoruz ki: “KORUYAMIYORUZ”
Mukaddes dinimiz İslam’ın en büyük
emirlerinden bir tanesidir paylaşımcı olmak. Fakirleri doyurmak, yetim
sevindirmek, zalime karşı durup; mazlumun yanında olmak… Bu konuyla ilgili H.Z.
Muhammed(S.A.V.) kütüb-ü sitte de şöyle bir hadis-i şerif buyurmuştur: Ebu
Zerr Buyurdu: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'la beraber yürüyordum. O, Uhud dağına bakıyordu. Bir ara:
"Evimde üç gece kalacak altınım olsun istemem. Ancak üzerimdeki bir borç
sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanın da Allah'ın kullarına şöyle
şöyle dağıtılmasını emrederdim" dedi ve elleriyle önüne, sağına soluna
dağıtma işareti yaptı." Buhârî, Zekât 4; İstikrâz 3, Bed'u'l-Halk 6;
İsti'zân 30, Rikâk 13, 14; Müslim, Zekât 34 (992).” H.Z. Peygamber(S.A.V.) evi altınla dolu olsa
bile istemiyor bir borcunu ödeyecek dinarını ayırıp gerisini dağıtmak istiyor.
Ya onun ümmeti olan bizler?
Eğer bir kişi Allah(C.C.)’ın
dostluğuna nail olmak, insanlar arasında saygın bir kişiliğe ve saygın bir yere
sahip olmak isterse öncelikle dünya nimetinden yüz çevirmelidir. Malını,
mülkünü elinden geleninden fazlasını yapmaya çalışarak dağıtmalıdır. Çünkü
Allah(C.C.) kendi rızası için malını azaltanı kendi katında yükseltir. Oysa bir
kişi cimri olursa, o kişiye karşı da Allah(C.C.) cimri davranacaktır. Tıpkı
onun malını, mülkünü saklayıp kimseye vermediği gibi Allah(C.C.)’da ona
rızasını, nurunu, hikmetini vermeyecek, ondan saklayacaktır. Nitekim
Allah(C.C.) Şûra Suresi 20. Ayette “Kim âhiret mahsülü isterse, onun ürünlerini
fazla fazla artırırız. Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz,
ama âhirette onun hiç nasibi olmaz.” Demiştir.
Bu sebeptendir ki mümin kişi: eli
açık olan, paylaşandır. Dünya malından yüz çevirmiş, ahretteki kazancını
dünyadaki kazancından daha önemli daha büyük tutmuş olandır. Hem imanımız, hem
de kültürümüz için paylaşımcı olalım. Bir kardeşimiz açken biz fazla fazla
doymayalım. Allah(C.C.) Ramazan ayında müminlerin oruç tutmasını emretmiştir
ki: aç olanların, yoksulların, alım gücü olmayanların halini anlasınlar diye.
Oruç tutup sadece aç kalmayalım tefekkür ederek aç olan komşumuzun,
eşimizin-dostumuzun, din kardeşimizin de halini anlayalım ve bir ekmek de ona
verelim. İlla tanımamıza da gerek yok; askıya bir ekmek takacak paramız varsa
Allah(C.C.) cömertliğimiz için o bir ekmeği bin ekmek yapar ve her eve
ulaştırır. Muhakkak ki O(C.C.) kadirdir.
Engin DİNÇ
31.07.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder