6 Mayıs 2012 Pazar

Engin DİNÇ - Tinerci Olmak


Birçoğunuzun en büyük şikâyeti tinerci çocuklar...
Sokaklarda yaşayıp insanları gasp edip, köprü altlarında tiner ve bali çekenler.
Fakat kimse sordu mu acaba neden bu çocuklar böyle?
Sizce onlar da istemezler miydi sizler gibi anne-baba sahibi olmayı?
Sıcacık evlerinde kaloriferli, kombili, doğal gazlı dairelerde oturup;
sırtını doğalgaz peteğine yaslayıp da televizyon izlemeyi?
İsterlerdi elbet ama hiç sordunuz mu ki neden sizin sahip olduklarınıza onlar sahip değiller?
Sormadınız soramadınız değil mi?
Türkiye'nin adını çok duyduğu İstanbul'un en ücra semtlerinden, belanın, kavganın bol olduğu semtlerden birinde büyüdüm ben...
Gazi mahallesi. Her türlü insanın olduğu bir mahalle burası... Aslında çok güzel, sıcacık bir mahalle... İnsanlarının kardeş olabildiği çok az yerlerden bir tanesi.
İyisi de var, kötüsü de. Komünisti de var, ülkücüsü de. Alevi'si de var, sunii'si de. Ama hepsi aynı sokaklarda yürürler, aynı okulda okur çocukları.
Bu mahallede gördüm birçoğunu; zenginini, fakirini, ünlüsünü, ünsüzünü, namlısını, namsızını...
Herkes gibi tinerci çocuklarında yuvası burası... Sokak aralarında, köprü altlarında, Alibeyköy Barajı’nda yaşayan çocuklar onlar...
Tiner, Bali çekerler arada cigara sararlar... Herkesin korktuğu, iğrenerek baktığı o yurdumuzun delikanlıları...
Hiç sordunuz mu bir tinerciye sen neden tiner çekiyorsun be çocuk diye? Hiç dediniz mi annen baban nerelerde diye? Sakın! Sormayın cevaplarlar...
Ben sordum biliyor musunuz ve keşke sormaz olsaydım...
Oturdum yanlarında içki içtim, onlarla beraber cigara sardım. Kimisi koluna soktuğu baliyi çekmekten sızmış, kimisi oturmuş dilinde bir türkü söylenir.
Kimisi sebepsizce güler, kimisi de çok konuşur dilinde hep küfür vardır. Kimedir o küfürler biliyor musunuz?
Size! Herkese! Evlerinde sıcacık soba başında oturup da akıllarına bile getirmediğiniz için ederler o küfrü...
Sıcacık yemeği yerken hiç sıcak yemek yemeyen o çocukları hatırlamazsınız ya işte ondandır size küfrü...
Haklı mı haksız mı karar sizin tabi... 
Sordum; neden sokaklardasın sen elin ayağın sağlam gidip çalışsana!
Ne dedi dersiniz! -Senin baban var galiba...
Evet, var dedim.
-İşte benim yok
Peki ne oldu? Diye sordum.
-şerefsizin biriydi annemi pazarlardı pezevenk...
Keşke sormaz olaydım...
Sordum yine; anladım sokaklardasın da peki nerden alıştın tiner çekmeye, bali çekmeye?
-senin bir evin var herhalde?
Bende; evet var ama ne alaka ki şimdi? Diye sordum.
-Evde soba yanar ama sokaktaysan o soba içinde yanmalı ki donarak ölmeyesin keyfimden içmiyorum bunu ısınmam lazım...
Keşke sormaz olaydım...
Yine sordum sırf sizin için sordum; Peki nerden buluyorsun bunu alacak parayı?
-Dileniyorum, kimi zamanda çalıyorum.
İyi de karnını nasıl doyuruyorsun?
-Oğlum senin evde beğenmediğin; bayatlamış, küflenmiş dediğin o ekmekleri biz çöpten alıp yiyoruz...
Akşamları pazarlar toplandıktan sonra gidip yere dökülenleri topluyoruz...
Keşke sormaz olsaydım?
Bir dilenci kolunu, bacağını sarıp sarmalayıp "ALLAH Razısı için" dediği zaman para verirsiniz. Bir tinerci gelir de yanınıza;
"Bir ekmek parası" dediği zaman asıl ona verin parayı. Emin olun tiner alacak... Parayı verin de polisimize, askerimize bildirin alsınlar onu.
Devlet sahip çıksın. O Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN dediği kişi! O Türk gençliği, o Türk istikbalinin evladı...
Devlet üzerine düşen vazifeyi yerine getirmezse, sivil toplum kuruluşları sahip çıkmazsa, sende bir gün olsun bu çocuğu aklına getirmezsen.
PKK'sı gelir, Hizbullah'ı gelir bu çocuklara sahip çıkar onlarda sahip çıkan için seve seve ölürler...
Hadi bir kış günü sokakta sabahlayın. Yemek yememeden, su içmeden, üzerinizde bir kazakla sabahlayın.
Gidip çöpten ekmek bulup, pazarlardan arta kalanları toplayarak doyurun karnınızı...
Sonra bir tünerci çocuk görünce yine iğrenerek bakın, bakalım bakabilecek misiniz?
Engin DİNÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder