26 Temmuz 2012 Perşembe

Engin DİNÇ - Kur'an da Hoşumuza Gitmeyenler


Müslüman mısın? Sorusuna Elhamdülillah diye cevap verenlere yine İslam dininin temeli Kur’an-ı Kerim’den bir yaşam sorulduğunda Laiklik diyerek tabir-i caizse çamura yatıyorlar.
Kur’an-ı Kerim yüce yaratıcı ALLAH(C.C.)’ın bizzat ayetler halinde peygamberimiz H.Z. Muhammed (S.A.V) aracılığıyla insanlığa bildirilmiş olduğu emir ve yasaklar bütünüdür. Bu kutsal kitap içerisinde yazılı olan her şey haktır, kabul edilmesi ve uygulanması Müslüman bir insan için farzdır, şarttır.

İslam da Evlilik

İslam da evlilik konusu son derece önem taşımaktadır. Evliliğin önemini H.Z. Muhammed’in bir hadisiyle açıklamaya başlamak istiyorum. Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Nikah benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı siz ve sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim. Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim maddi imkân bulamazsa nafile orucu tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır."  H.Z. Peygamberin de böylesine önem verdiği evlilik konusu günümüz insanlarınca pek de hoş karşılanmıyor. Çünkü İslam bir erkeğin dört kadına kıyabileceği nikâhı helal kılarken, karşılığı ödenen cariye kadınlar da yine o erkeğe helal kılınmıştır. Fakat günümüzün feminist kadınsal düşüncesindekiler sorulduğunda Müslüman olduklarına iddia etmelerine rağmen, hadis ve ayetler ile kanıtlanmış emirleri kabul etmiyorlar. Demokrasi adını verdikleri ve demokrasi ile de alakası olmayan düşüncelerini İslam dünyasına dikta ettirmeye çalışıyorlar. “…Yoksa siz Kitab'ın (Tevrat'ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. (BAKARA SURESİ 85. Ayet)” Bakara suresi 85. Ayette H.Z. Musa’nın getirdiği kutsal kitap olan Tevrat’a inanmayarak, bir kısmını kabul edip, bir kısmı kabul etmemeleri onlar için azap olarak geri döndüğü açıkça belirtilmiştir. İnanmak hala birçok kişinin işine gelmiyor, doğrudur…

Eğer evliyseniz ve eşinizin sizi aldattığına inanıyorsanız önce kendinize bakmalısınız. Sadece bu gününüze değil, geçmişte yapıp da hala pişman olmayıp, tövbe etmediklerinize bakın. Çünkü ALLAH (C.C.) Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır. (NUR SURESİ 3. Ayet)”

Dinler arası Diyalog

Son günlerde farklı dinlerin birbiriyle ilişki içerisinde olduğu konusunda çalışmalar yapan hocalar ve cemaatler ortaya çıktı. Müslüman bir imam, Hıristiyan bir papaz ile el sıkışıp sanki bir şeylerin pazarlığını yapar görüntüsü verebiliyor. Onlar için çok sözüm yok, zaten çok söze de gerek yok. Soruyorum: Müslüman mısınız? Cevabı: Elhamdülillah ise; “Şüphesiz Allah katında din İslâm'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. (AL-İ İMRAN SURESİ 19. Ayet)” şüphesiz ALLAH’ın katında din İslam iken, Hıristiyan, Yahudi cennete girecek diye söylenemez. “Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.(AL-İ İMRAN SURESİ 21. Ayet)” Şimdi siz ALLAH(C.C.)’ın ayetlerini inkâr etmiş olmuyor musunuz, Peygamberinin getirdiği emirleri kabul etmeyerek onu öldürmüş olmuyor musunuz? Azap sizi bekliyor…

Engin DİNÇ
18.12.2011

24 Temmuz 2012 Salı

Engin DİNÇ - Allah(C.C.)'a Dost Olmak


Günümüzün âlimlerinin çoğu İslamiyet’i yaşamayı başarmaktadır fakat İslami Aşk ve tefviz içinde olduklarını söylemek açıkçası zor. Çünkü bir amaç peşinde koşarak bir kitle etkilemeyi amaçlayarak; cemaat toplamak, devletin ideolojisini değiştirmek ya da devlet kurmayı amaçlamak İslam'ın somut kavramlardan vazgeçip, tüm faniyetten uzaklaşarak bedeni ve varlığı Allah(C.C.) yolunda feda etmeye ters düşmektedir.

Oysaki gerçek Müslüman; kendisini ve tüm varlığını(eşi ve ailesi de dâhil) Allah(C.C.)’a adayan, O(C.C.)’nun kazasına razı olup ondan gelecek her şeyi sorgusuz kabul edendir.

Bir Müslüman kişi eğer Allah(C.C.) katında yükselmiş bir zat olmak istiyorsa; Allah(C.C.)’a dost ve veli olmak istiyorsa; öncelikle kendisini ilim ve irfanla donatmalıdır. Tüm maddi isteklerden feragat etmeli elini açarak dua ettiğinde içinde maddiyat olan(Para, iş, kariyer, eş, çocuk, lüks, şöhret, mülk v.s.) hiçbir şeyin arzusunda olmamalıdır. Nitekim Allah(C.C.) Şûra Suresi 20. Ayette Kim âhiret mahsülü isterse, onun ürünlerini fazla fazla artırırız. Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama âhirette onun hiç nasibi olmaz.” Demiştir. Mümin yaptığı ve yapacağı her şeyde işini Allah(C.C.)’ın takdirine bırakmalı sonucunda onun için büyük belalar ve ölüm bile olsa buna rızalı olmalıdır.

Yine Allah(C.C.)’ın dostluğunu kazanmak isteyen kişi ibadetini tam anlamıyla yerine getirmekle kalmayarak nafile ibadetler yapmalıdır. Nitekim Allah(C.C.) bir Hadis-i Kutsi de: “Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir, bana sığınırsa onu korurum.” Diyerek nafilelerin önemini ortaya koymuştur. Ayrıca mümin başkalarının da ibadetlerine(onlar istedikleri süreçte) yardımcı olmalıdır. Fakat hiçbir kimseyi ibadete zorlamamalı, sürekli sıkılacağı bir şekilde davette bulunmamalı, bir kişiyi üçten fazla davet etmemelidir.  Çünkü Allah(C.C.) kimilerine nasip edip etmeyeceğini, her şeyin kendi kudretinde olduğunu; Kelam-ı Kadim olan Kur’an-ı Kerim’inde açıkça bildirmiştir. Yani istediğiniz kadar söz söyleyin, isterseniz zorla yaptırın sonunda Allah(C.C.) nasip etmezse kimse İman sahibi olamaz, olamadığı gibi bu davranışınız da İman’a bir zarar bir hakarettir. Ayrıca bilmeden Allah(C.C.)’a karşı gelmiş olur onun emirlerini hiçe sayarak sanki sizin bir kişiyi imana getirme yetiniz varmış gibi davranmış olursunuz.

Yine Allah(C.C.)’ın veliliğine talip olan kişi az yemeli, çokça oruç tutmalı. Az uyumalı çokça ibadet ile meşgul olup tefekkür etmelidir ki Allah(C.C.) tefekkür ile ilgili Mümin Suresi 58. Ayette “…Ne kadar az düşünüyorsunuz!” Diyerek düşünmeyenler hakkında yakınmıştır.

Yine Allah(C.C.)’ın dostluğuna talip olarak büyük evliya zatlardan olmak isteyen kişi; Cennet ve Cehennem düşüncesinde ve isteğinde olmamalıdır. Yaptığı ibadetin bir karşılığı olarak Cennet arzusu ya da dünya nimeti gütmemelidir. O kişinin tek arzusu Allah(C.C.)’ın rızasından başka bir şey olmamalıdır.
Allah(C.C.) dostu olmak isteyen mümin az konuşan, hikmetlerinden az bahseden kişidir. Çünkü Allah(C.C.) kendisine dost olmasını istediği bir kişiye öncelikle hikmet verir. Nitekim Bakara Suresi 269. Ayette: O hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet nasip edilmişse, doğrusu, büyük bir hayra mazhar olmuştur. Ancak tam akıllı olanlar gerçekleri anlar ve düşünürler.” Demiştir. Bu hikmet öyle bir özelliktir ki ifşa edildiğinde gider ve bir daha gelmez. Bu sebeptendir bir mümin hikmetler sahibi olduğunun farkına varmışsa bunu en yakını bile olsa söylememeli, kullanmamalı, ifşa etmemelidir. Hikmetin fazileti hakkında büyük âlimlerden olan Erzurumlu İbrahim Hakkı(K.S.) eseri olan Marifetname de şu sözlere yer vermiştir: “Hikmet, ölü kalpleri diriltir, daralmış göğüsleri genişletir. Hikmet, hikmetli kişinin sermayesidir. O sermayeyi konuşarak yok eden, elden çıkaran kimdir? Hikmet zevkinin gönülden gitmesi, onun gereksiz yerde, istenmeden, sorulmadan söylenmesidir. Hikmeti, ehlinden menetmek, onlara zulümdür. Hikmeti ehli olmayana söylemek de hikmete zulümdür. Ona zulmetmek büyük hatadır. Zira ona zulmeden zalimin hasmı Allah(C.C.)’tır.”

Allah(C.C.) bizleri kendisine dost, veli olan hikmet sahibi yaptığı kulların zümresine nail etsin inşAllah…

Engin DİNÇ
24/07/2012

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Engin DİNÇ - Keşke Hep Çocuk Kalsaydık

Keşke hep çocuk kalsaydık,
Düşüp dizlerimizi kanatmaktan başka derdimiz olmasaydı.
Saçını çekip ağlattım kız...
Bir gün büyüyüp de kalbimi yerinden çekeceğin; hiç aklıma gelmemişti.

02/07/2012
Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Keşkelerimiz Olmasa Keşke

Bu gün dünyada kimse kalmasa,
Bir sen kalsan bir de ben,
El ele tutuşup koşsak dünyanın bir ucundan diğer ucuna,
Kimseler karışmasa aşkımıza,
Aşık olmasak birbirimizden başkasına,
Hiç keşkelerimiz olmasa,
Keşke olmasa...

12/05/2012
Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Sen Gülerken Ağlardım Ben


Sen gülerken ağlardım ben,
Mutluyken sevgilinin sıcak kollarında,
Üşürdüm kaldırım diplerinde,
Ellerimi nefesimle ısıtırdım,
Seni düşünürdüm bir tek;
Sokak lambası altında karlar içinde...

Sen;
Koşarken sahillerde el ele,
Ben yalnızlığın tanıdı çıkarırdım,
Kuytu bir köşede...

Sen öperken ıslak dudakları,benim ağzım kururdu.
Su bile içmezdim senin dudaklarının tadı gitmesin diye...
Sen gülerken ağlardım ben,
Gözyaşları bana kalsın, gülen sen ol diye...
 

01/07/2012
Engin DİNÇ

26 Haziran 2012 Salı

Engin DİNÇ - Sükût


Cahile söyleme alametini,
Cahil "Mecnun" der getiri kıyametini.
Yarasa neylesin gün ışığını,
Köre güneşi anlatsan ne çare...

Engin DİNÇ
19/06/2012

Engin DİNÇ - Vakt-i Kerahat


Söyleyene dil gerek,
Anlayana, an gerek,
Beni senden bilme,
Bana ben gibin kül gerek,
Geldi vakt-i kerahat,
Ya secdeye alın, ya alnına secde gerek...

25/06/2012
Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Çiğdem


Bir fani sevdanın ateşi yaktı yüreğimi,
Adını sen koydum O ateşin...
Çiğdem'lerin arasından koştum hayallerde,
Senin avuçlarında buldum sıcaklığı,
Tam düşüyordum takılmıştı ayağım,
Kolların sarılıverdi aciz bedenime...
Manasız kelimelerle dillendi sevdam,
Tarifsiz hayaller içinde büyüttüm seni...
Bir imkansıza çıkacaktı yolum,
Öyle de oldu zati...
Bir imkansızın koynunda sevdim seni,
Masum bir çocuğun gözündeki parıltı gibiydi sevdan,
İçimde parlayan...
Sen şehvetli bedenlere sarılıp yürürken,
Kötürüm kaldı içimdeki AŞK'ın...
Tarifsiz acılar besledim yüreğimde,
Sustum kırılma diye diyemedim,
İmkansızdı biliyordum ama,
Elimde değildi...Sevdim...


25.06.2012
Engin DİNÇ

6 Haziran 2012 Çarşamba

Engin DİNÇ - Bilmem Zikri


An sonrasını "ben bilirim" dediğin an da,
Bir an da çıkar vücuttan can da,
"Bilmem" buyursun ki dilin her an da,
Azamet zahir olsun vücud-u can da...

Engin DİNÇ
06.06.2012

3 Haziran 2012 Pazar

Engin DİNÇ - Bilmiyorum


"Neredesin?" sorusuna "Bilmiyorum" cevabını veriyorum artık,
Senin olmadığın yerlerdeyken yerimi bilmiyorum,
Bir yolda mıyım, bir yerde miyim...
Kalbin yokken sanki ben bir yerde miyim?

Engin DİNÇ
27.05.2012