6 Mayıs 2012 Pazar

Engin DİNÇ - Bana Bırak

Zeytini sen ye çekirdeği bana bırak,
Ekmeği sen ye kırıntıları bana bırak.
Mutluluk senin olsun;
Hüznü bana bırak.

Bana bırak;
Sevdaların en çekilmez acısını.
Gülücükler senin olsun;
Gözyaşını bana bırak.

Hatırlar mısın çocukluğumuzu?
Rengarenk kıyafetlerin vardı,
Oyuncakların vardı,
Arkadaşların vardı.
Hepsi senin olsun;
Yalnızlığı bana bırak.

Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Yüreğimde Gideceksin

Yıllar geçe geçe,
Yollar gide gide bitecektir elbet.
Ama ne kadar yıl geçsem de,
Ne Kadar yol gitsem de,
Yüreğimde seni götüreceğim gideceğim yerlere...

Sen ağlamayı unuttuğun gün,
En uzun yola çıkıp
Senide yüreğimde götüreceğim,
Gittiğim o dönüşü olmayan yere...

Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Yüreğim Seninle

Hadi dokunsana yüreğime ellerinde,
Arayıp bulsana kendini.
Arama gülüm arama bulamazsın,
çünkü...Yüreğim seninle...

Gözlerinde boğulacak kadar cesur,
Sensiz ölecek kadar aşık,
Ölmüş karıncaya ağlayacak kadar sevecen,
Yeni doğmuş bebek kadar masum,
Sensizlikte dünyayı yakacak kadar deli...

O yüreği avucuna koydum...
Haydi! Vursana yerlere,
Ezsene ayaklar altında,
Parçalasana, öldür haydi!

Ama unutma o yürek seninle...

Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Yolcu

Artık senin mi yolcu, 
Senin mi bu dağ, bu deniz, 
Senin mi Bağdat, Beyrut senin mi, 
Senin mi soğuk sulu çeşmeler...

Artık senin mi yolcu, 
Hala yerinde mi o yerler.
Yerinde mi Dersaadet, 
Mısır yerinde mi...

Sordum ey çelebi, 
Özlemiş o yollar seni.
Yeşil açmaz olmuş, 
Sen gittin gideli...

Seni sordu su içtiğin çeşmeler, 
Selam etti o gezdiğin beldeler, 
Üzülme Mekke, Medine, Kudüs, 
O bıraktığın yerdeler.

Gezdin vatanı baştan sona ey evliya, 
Bu ki kimileri için ne büyük bir rüya.
Sen ki bu seyahati döktün nameye, 
Seyahatname ki kültürümüze en büyük sermaye...

Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Yaşam Kaynağı

Derin dalgaların arasında,
yüzen bir balık misali yüreğim.
Boğulmak istiyor varlığında,
Fakat yaşam kaynağı mavi.

Sessiz ve ıssız bir gecede,
Binlerin arasında yanlız kalmışım.
Herkes keyfim yerinde sanıyor,
Fakat yaşam kaynağım sevgi.

Bir sen varsın hayatımda;
En büyük aşkım, biricik sevgilim...
Prensesler kıskanırdı sevgimi,
Senden çok güzeller sanki.

Güzellik nedir? ne değildir?
Güzellik yürekte değilse,
Asıl bu insanlık değildir.
Yalan mı? Söylesene Haydi !

Herkes sanacak bu şiirim sevgilime,
Senden büyük sevgilim mi var ki ANNE?

Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Namusumuz Can Veriyor


Son derece sinirliyim! Çapı hacmi kadar olmayan insanların maaşını bir emeklinin maaşından, bir bebeğin biberonundan, bir annenin mutfağından vermekten dolayı kendime sinirliyim. Takım elbiseli, kravatlı meclis teröristlerine maaş ödemekten dolayı kendime sinirliyim…
Her gün onlarca şehit veriyoruz, onlarca kardeşimizi toprak altına veriyoruz. Onlarca ananın-babanın ciğerine acılar düşüyor. Ama biz; Fenerbahçe şike yapmış mı, Galatasaray şike yapmış mı peşindeyiz. Fenerbahçe de batsın, Galatasaray da be aptal bedenim; görmüyor mu o kör gözlerin vatanın batıyor, ırkın batıyor, kültürün bitiyor…
Verilen şehitleri bir gün anıp ikinci gün unutur hale gelmişiz, yozlaşmış, yok olmaya mahkum olmuş bir toplumuz artık. Şehitlerimiz ardından başbakanımız demiş ki : “Terörle arasına mesafe koymayanlar bedelini ödeyecek. Bundan sonra konuşulmaz, uygulanır.” Sayın başbakan uygula artık efendim uygula! Ölenler benim kardeşim, ölenler senin kardeşin, ölenler bu vatanın oğlu, o ölenler var ya bu vatanın namusu, senin karının-kızının namusu gibi, benim kardeşimin-anamın namusu gibi onlar da bu vatanın namusu…
Namusumuz can veriyor…
Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Tinerci Olmak


Birçoğunuzun en büyük şikâyeti tinerci çocuklar...
Sokaklarda yaşayıp insanları gasp edip, köprü altlarında tiner ve bali çekenler.
Fakat kimse sordu mu acaba neden bu çocuklar böyle?
Sizce onlar da istemezler miydi sizler gibi anne-baba sahibi olmayı?
Sıcacık evlerinde kaloriferli, kombili, doğal gazlı dairelerde oturup;
sırtını doğalgaz peteğine yaslayıp da televizyon izlemeyi?
İsterlerdi elbet ama hiç sordunuz mu ki neden sizin sahip olduklarınıza onlar sahip değiller?
Sormadınız soramadınız değil mi?
Türkiye'nin adını çok duyduğu İstanbul'un en ücra semtlerinden, belanın, kavganın bol olduğu semtlerden birinde büyüdüm ben...
Gazi mahallesi. Her türlü insanın olduğu bir mahalle burası... Aslında çok güzel, sıcacık bir mahalle... İnsanlarının kardeş olabildiği çok az yerlerden bir tanesi.
İyisi de var, kötüsü de. Komünisti de var, ülkücüsü de. Alevi'si de var, sunii'si de. Ama hepsi aynı sokaklarda yürürler, aynı okulda okur çocukları.
Bu mahallede gördüm birçoğunu; zenginini, fakirini, ünlüsünü, ünsüzünü, namlısını, namsızını...
Herkes gibi tinerci çocuklarında yuvası burası... Sokak aralarında, köprü altlarında, Alibeyköy Barajı’nda yaşayan çocuklar onlar...
Tiner, Bali çekerler arada cigara sararlar... Herkesin korktuğu, iğrenerek baktığı o yurdumuzun delikanlıları...
Hiç sordunuz mu bir tinerciye sen neden tiner çekiyorsun be çocuk diye? Hiç dediniz mi annen baban nerelerde diye? Sakın! Sormayın cevaplarlar...
Ben sordum biliyor musunuz ve keşke sormaz olsaydım...
Oturdum yanlarında içki içtim, onlarla beraber cigara sardım. Kimisi koluna soktuğu baliyi çekmekten sızmış, kimisi oturmuş dilinde bir türkü söylenir.
Kimisi sebepsizce güler, kimisi de çok konuşur dilinde hep küfür vardır. Kimedir o küfürler biliyor musunuz?
Size! Herkese! Evlerinde sıcacık soba başında oturup da akıllarına bile getirmediğiniz için ederler o küfrü...
Sıcacık yemeği yerken hiç sıcak yemek yemeyen o çocukları hatırlamazsınız ya işte ondandır size küfrü...
Haklı mı haksız mı karar sizin tabi... 
Sordum; neden sokaklardasın sen elin ayağın sağlam gidip çalışsana!
Ne dedi dersiniz! -Senin baban var galiba...
Evet, var dedim.
-İşte benim yok
Peki ne oldu? Diye sordum.
-şerefsizin biriydi annemi pazarlardı pezevenk...
Keşke sormaz olaydım...
Sordum yine; anladım sokaklardasın da peki nerden alıştın tiner çekmeye, bali çekmeye?
-senin bir evin var herhalde?
Bende; evet var ama ne alaka ki şimdi? Diye sordum.
-Evde soba yanar ama sokaktaysan o soba içinde yanmalı ki donarak ölmeyesin keyfimden içmiyorum bunu ısınmam lazım...
Keşke sormaz olaydım...
Yine sordum sırf sizin için sordum; Peki nerden buluyorsun bunu alacak parayı?
-Dileniyorum, kimi zamanda çalıyorum.
İyi de karnını nasıl doyuruyorsun?
-Oğlum senin evde beğenmediğin; bayatlamış, küflenmiş dediğin o ekmekleri biz çöpten alıp yiyoruz...
Akşamları pazarlar toplandıktan sonra gidip yere dökülenleri topluyoruz...
Keşke sormaz olsaydım?
Bir dilenci kolunu, bacağını sarıp sarmalayıp "ALLAH Razısı için" dediği zaman para verirsiniz. Bir tinerci gelir de yanınıza;
"Bir ekmek parası" dediği zaman asıl ona verin parayı. Emin olun tiner alacak... Parayı verin de polisimize, askerimize bildirin alsınlar onu.
Devlet sahip çıksın. O Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN dediği kişi! O Türk gençliği, o Türk istikbalinin evladı...
Devlet üzerine düşen vazifeyi yerine getirmezse, sivil toplum kuruluşları sahip çıkmazsa, sende bir gün olsun bu çocuğu aklına getirmezsen.
PKK'sı gelir, Hizbullah'ı gelir bu çocuklara sahip çıkar onlarda sahip çıkan için seve seve ölürler...
Hadi bir kış günü sokakta sabahlayın. Yemek yememeden, su içmeden, üzerinizde bir kazakla sabahlayın.
Gidip çöpten ekmek bulup, pazarlardan arta kalanları toplayarak doyurun karnınızı...
Sonra bir tünerci çocuk görünce yine iğrenerek bakın, bakalım bakabilecek misiniz?
Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Kalp Kardeşim Olur Musun?


Dünya ne kadar da değişiyor değil mi?
 İnsanların sımsıkı birbirine sarıldığı, paylaştığı, yardımlaştığı o sevecen dünya gitmiş de yerine; savaşın, kavganın, çıkarın olduğu bir dünya gelmiş.
Birçok kişinin anlamını bile bilmediği, birçok kişinin de adını dahi unuttuğu bir değerin sahibiyiz biz; KALP KARDEŞLİĞİ...
Aynı anadan doğma, aynı babadan olma değil, kan bağıyla değil, can bağıyla olan kardeşliktir bu.
O hastayken senin canın yanar, o aç kaldığında boğazından bir lokma geçmez, o yanınızda değilken hasretinden oturup ağladığın bir kardeşlik bağıdır bu... Ne yazık ki birçoğunuzun unuttuğu ve birçoğunuzun dahi adını bilmediği bir kardeşliktir...
Kalp kardeşim olur musun?
Uzaklardan sarılır mısın bana, ben hastayken seninde ağrır mı başın, canın sıkıldığı zaman sesimi duymak ister misin, dertlerini, sorunlarını paylaşır mısın benimle, kardeşini kaybetmemek için karşına alır mısın herkesi…
Söyle kalp kardeşim olur musun?

Engin DİNÇ - Aşk Nefsi Müdafaadır


Aşk Nefis-i Müdafaadır…
Âşık olduğunuz kişiyi kendi nefsiniz gibi seversiniz. Kendi nefsinizi korurcasına onu korursunuz. Yabancı birisi gelip de sevdiğinize bakarsa; kendi namusunuza göz dikilmiş hissedersiniz.
Onu öylesine içten bir duyguyla seversiniz ki kendiniz bile ona zarar vermekten korkarsınız. Kılına bir zarar gelmemesi için elinizden gelen her şeyi; hatta bütün delice davranışları, çılgınlıkları yaparsınız.
Aşk, öylesine kuralsız bir duygudur ki yeri geldiğinde ahlak kurallarını bile hiçe sayabilir. Âşık olduğunuz kişiyi mutlu olması için kendi ellerinizle başka bir insanla evlendirebilirsiniz.
Aşk, sevgiliye dokunamadan sarılmak, yaklaşamadan öpmektir.
Aşk, onu koynuna alıp sabahlara kadar sımsıkı sarılıp yatmaktır hayalinde…
Aşk, bir şarkı çalıp dinlerken de bir taraftan onu düşünmek bir taraftan da gözyaşlarına hâkim olmaya çalışmaktır.
Aşk, ona sevdiğini çığlıklar atarak haykırmak isteyip de yanına geldiğinde konuşamamaktır.
Aşk, onu deliler gibi arzulayıp da hiç ona ulaşmayı istememektir.
Aşk, sevgilinin adını duyduğunda anlamsızca tebessüm etmektir.
Aşk, sevgilinin gözlerine bakınca kendini bakmaktan alamamaktır.
Ona sımsıkı sarılmak istersiniz, dokunmak, koklamak istersiniz. Herkesten kıskanırsınız; arkadaşından, annesinden, kardeşinden ve hatta bazen onu kendisinden bile kıskanırsınız. O üzülmesin diye de ona çok güvendiğinizi ve kimseden kıskanacak bir şeyin olmadığını söylersiniz. Oysaki yüreğinizden kan damlar o başka biriyle bir kelime konuşsa… Kimse yaklaşmasın, kimse bakmasın, kimse konuşmasın, kimse dokunmasın istersiniz. Çünkü o sizin Nefsi Müdafaanızdır…
Engin DİNÇ

Engin DİNÇ - Yalnızlık Avuçlarımda

Yalnızlık avuçlarımda!
Dokunuyorum,
Hissediyorum,
Bir su gibi akıyor,
Bense kana kana içiyorum...

Yalnızlık avuçlarımda!
Gözlerimden akıyor,
Bir damlasını bile kaybetmeden, avuçlarımda topluyorum...

Engin DİNÇ